ÖNCE İKTİSADİ ADALET!
12 Şubat 2022

ÖNCE İKTİSADİ ADALET!

ÖNCE İKTİSADİ ADALET!

Allah-u Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği üzere insan imtihan ve Allah’a (svt) kulluk için yaratılmıştır. Bununla ilgili Rabbimiz kitabında şöyle buyuruyor:

وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” [Zariyat 56]

ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْمَوْتَ وَٱلْحَيَوٰةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفُورُ

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” [Mülk 2]

Ebedi bir hayatı kazanıp gerçek mutluluğa erişmek isteyen insan, Allah’ın (svt) imtihan için koyduğu kurallara, kanunlara uymak zorundadır. Bu kanunlar aynı zamanda toplum hayatını düzene koyacak, ferdi ve toplumu huzurlu ve izzetli kılacaktır. Örneğin insanın elde ettiği malın bir kısmını başkalarıyla paylaşması da Allah’ın (svt) insanları sınamak için koyduğu kurallardandır.

İslam’da “infak” kavramıyla ifade edilen ve bu malın belirli yerlerde toplanmasını önleyen paylaşımın çeşitli şekilleri vardır. Zekât, sadaka, fitre, nafaka, teberru, miras gibi yollar bu paylaşım şekillerindendir. İslam bu infak şekilleriyle öncelikle gelir adaletsizliğini gidermeyi amaçlamıştır. İslam aynı zamanda; mala karşılık işlenen suça binaen hukuki, cezalar ortaya koymuş; bu boyutta, gasp, hırsızlık, kumar, dolandırıcılık, faizcilik, tefecilik gibi haksız kazanç yollarını yasaklamış, suç işleyenlere karşı İslam nizamına uygun caydırıcı cezalar tanzim etmiştir.

Günümüzde yaşamış olduğumuz krizlerin başlıca sebepleri gelir adaletsizliğine sebep olan suçların işlenmesi, cezalandırılmaması ve meşrulaştırılmasıdır. Beşeri sistemin insanlara mülkiyet hakkını vermesiyle birlikte insanlar bu hak adı altında gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, faizcilik gibi hususlarla geçimlerini sağlamaya başlamış, haram yollarla kazanç elde etmiş ve hiçbir cezaya tabi tutulmamışladır. Örneğin faizin meşrulaştırılması ile birlikte emeğiyle, alın teri dökerek kazanç elde etmeye çalışan tüccar ile; faiz kârı ile çalışan kişinin gelir oranı aynı değildir. Çünkü tüccar işinde kâr veya zarara uğrayabiliyorken faiz ile çalışan yani hiçbir emek vermeden paranın para kazanmasıyla geçinen kişiler de zarar etme gibi bir durum söz konusu olmuyor.

Yine aynı şekilde etinden tırnağından arttırıp birikim yapan kişilerin hırsızlığa uğraması sonucu, hırsızın hiçbir cezaya çarptırılmaması ve mülk hürriyeti adı altında emeksiz bir şekilde geçimini sağlaması sonucu mağdur olan birey yine yoksul kesim olmakta.

Bu adaletsizlik sonucu günümüzde zenginler paraya para demezken fakirler ne yazık ki açlık korkusuyla burun buruna gelmiş, hatta adaletsiz gelir dağılımı sebebiyle kendini öldüren, kendisiyle yetinmeyip bu adaletsizlik girdabında boğulmamak adına eşi ve çocuklarını kendiyle birlikte zehirleyen babalar biliyoruz... Allah’ın (svt) haram kılmış olduğu kazanç elde etme yollarının meşrulaştırılması ile beraber ne yazık ki adaletsiz gelir dağılımı ortaya çıkmıştır. Mesela faiz sadece faizle ilgilenen kişinin dünya ve ahiret hayatını itibarsızlaştırmıyor aynı zamanda toplumun refahını ve ekonomik dengeyi de derinden etkiliyor...

TÜİK verilerine göre, Türkiye ekonomisinin yıllık ortalaması yüzde 3,8 büyümesine rağmen yoksulluk oranı yüzde 1,51 arttı. Bu verilere göre Türkiye’de 16 milyon insan açlık sınırının, 50 milyondan fazla insan ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Aslında bu bir büyüme değil “yoksullaştıran büyüme” biz bunu bu şekilde isimlendiriyoruz. Halk tam olarak varlık içinde yokluğu yaşamakta. Bu veriler karşısında akıllara hemen şu soru geliyor ekonomi büyürken halk neden yoksul? Buna cevaben; gelir adaletsizliği, önce ben düşüncesi ve şüphesiz ki kapitalizmin temel taşı menfi çıkarlar bu sorunun başlıca nedenleridir.

Kapitalizmin müsebbibi olduğu bu adaletsiz gelir dağılımının çözümü şüphesiz ki İslam’ın İktisat Nizamında yer almaktadır. Allah-u Teâlâ Haşr suresi 7. ayette şöyle buyurmaktadır:

وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِۘ

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” [Haşr 7]

Şüphesiz ki Peygamberimizin (sav) yasakladığı ve getirdiği şeyler kendi heva ve ve hevesinden değil Allah-u Teâlâ’nın emri dahilindedir.

Allah-u Teâlâ tarafından konulmuş kanunlar tam olarak bu noktada yararımıza olanı almamızı ve zararımıza yani bizler için yasaklanandan da uzaklaşmamızı emrediyor. İslam Devletinin İktisâdî anlayışının temel taşı olan kaidelerinden biri ve Kur’an-ı Kerim’in de koyduğu temel esas şudur ki, zenginlik sadece zenginlerin arasında dolaşan bir şey olmaktan çıkarılıp tüm topluma yayılmalıdır. Mal-mülk sadece zenginler arasında dolaşmamalı veya zenginler günbegün daha da zenginleşirken fakirler daha da fakirleşmemelidirler.

İslam teorik değil, pratik bilgilerle insanların hayatına yön vermiş ve kolaylaştırmıştır. Bunların başında faizi haram kılıp zekâtı emretmesi gelir. Sadakaya ek olarak çeşitli kefaretler aracılığıyla zenginliğin akışının fakirler tarafına olması için infak edilmesini sürekli telkin eder.

Bunun neticesinde İslam Ümmeti olarak, insanlık olarak, iktisadi adaletsizliğin vuku bulduğu her bir karış toprak olarak; İslam Devletine, onun ceza hukukuna, adaletine, iktisadi nizamına ihtiyaç duyuyoruz.

Çözüm faizin düşürülmesi değil, çözüm kredi vermek değil, çözüm adaletin maddi-manevi tanzim edileceği İslam Devletinde. Hayat kılavuzumuz olan Kur’an-ı Kerim’de!

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُواࣕ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهٖٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاؕ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ “Hep birlikte Allah’ın (svt) ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın (svt) size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” [Al-i İmran 103] Evindar GÜRGÜN