KİMLERİN DOSTUYUZ?
03 Mayıs 2022

KİMLERİN DOSTUYUZ?

İnsanlar arası ilişkilerde düşüncenin uyuşması, samimiyet, güven ve sevgiden kaynaklı ya da buğz ve kin kaynaklı bağlar oluşmaktadır. Samimiyet ve sevgiye dayalı bağlılık haline dostluk, aksi durumda oluşan bağa ise düşmanlık denir. Bütün din ve ideolojilerin dostluk ve düşmanlık anlayışları kendine özgüdür. Batıl ideolojilerde kendi yoldaşları, kendi ulusları onlar için dost, farklı ideolojiye mensup olanlar ise düşmandır. Mesela ırkçı milliyetçilere göre dostluğun ölçüsünü belirleyen kandır ve düşman da başka ırklardır. “Türk’e Türk’ten başka dost yoktur.” söyleminde olduğu gibi. Hak din olan İslâm’da ise Allah Subhanehu ve Teâlâ “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar”, “Sizin dostunuz Allah, O’nun elçisi (Hz. Muhammed) ve iman edenlerdir.” buyurarak dostlarımızın kimler olduğunu belirlemiştir.(Tevbe, 71; Maide, 55) Dost edinmememiz gerekenleri, düşmanlarımızı da bize bildirmiştir: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır.” (Maide, 51) “Andolsun, insanlar içinde müminlere en şiddetli (ve tehlikeli) düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun.” (Maide, 82) Düşmanlık ve dostluk ispat isteyen tevhidin ayrılmaz bir parçasıdır. Bir Müslüman “La ilahe illallah” dedikten sonra safını açıkça belli etmiş, Müminleri kardeş kabul edip, onların haricindekilere tavır almış, onlarla mücadeleye hazır olduğunu beyan etmiş demektir. Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya karşı sevgi iddiasında bulunan biri Allah’ın (svt) sevdiklerini sevip Allah’ın düşmanlarına da buğz etmelidir. Kâfirlerle dostluk şüphesiz Allah’ın (svt) dostluğunu kaybedip düşmanlığını kazanmaya götürür. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “İman ipinin(kulpunun) en güçlüsü, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır. Yine Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” (Mişkâtu’l-Mesâbih, hadis no:5014) Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın hükümleri ortadayken Müslümanlara yapılan katliam ve zulümlere güç ehli olduğu halde sessiz kalıp, İslam’ın ve Müslümanların düşmanlarıyla dostluk ilişkileri kurmak, onları misafir edip kırmızı halılarda karşılamak, gasıp Yahudi varlığının bayrağını Müslümanların gözü önünde dalgalanmasına izin vermek kimden yana olmak, kimin dostluğunu kazanmaktır dersiniz? Allah’ın zillet ve aşağılık damgası vurduğu Yahudilerin yöneticisini kırmızı halılarda karşılamak Allah’ın alçalttığını yükseltmek değil midir? Bugün düşmanımız olan gasıp yahudi varlığı, kendisinin sahip olduğu cinsten benzer silahlara sahip olduğu halde, yöneticileri yahudiyle dost olan ülkelerdeki Müslüman askerlerden korkmamakta, aksine şehit olmak için can atan, taştan başka silahı olmayan çocuk yaştaki iman eri fedailerden korkmaktadır. Müslüman ülkelerdeki ordular düşmanlarımızı korkutmuyorsa ve onların kışlalarda beklemesi düşmanları cesaretlendiriyorsa onların var olması ne işe yarar? Filistin’deki Müslümanları sokak ortasında istediği zaman katledebilen, istediği zaman hapsedebilen, evlerini, topraklarını işgal eden Allah’ın lanetlediği Yahudi varlığı ile İslam beldelerindeki yöneticilerin “normalleşmesi” , Kudüs naraları atmalarına rağmen onların hangi safta olduğunu açık etmektedir. Dünyalık menfaatler uğruna, ticari ilişkilerde bulunmak ve reel politik kılıfıyla düşmanlarını, dost olması gereken Müslümanlara tercih etmektedirler. Hizb-ut Tahrir dostluğun gereği olarak Filistin topraklarını işgalden kurtarmaya ve Müslümanları yeniden Hilafeti ikame etmeye çağırmaktadır. Çünkü kâfirler Hilafet’in olmamasından dolayı bu kadar kolayca Müslüman kanı akıtabilmektedirler. Cesaretlerini Hilafet’in yokluğundan almaktadırlar. Geçtiğimiz günlerde Mescid-i Aksa’da ümmetin ordularına seslenen, ümmeti uyanışa davet eden Şeyh İsmet el Hammuri gasıp düşman Yahudi varlığı tarafından gözaltına alınmıştır. Rabbim onu ve diğer Müslümanları düşman esaretinden kurtarsın. Türkiye’nin çeşitli illerinde de Yahudi varlığı tel’in edilmekte, Kudüs davasına sahip çıkılmakta, “ordular Aksa’ya” denilerek yöneticilere çağrıda bulunulmaktadır. Dostluk bunu gerektirmektedir. Ne mutlu Allah’la ve O’nun dostlarıyla dost olanlara ve dostluğunu ispatlayanlara! Yazıklar olsun Allah’ın düşmanı ve şeytanın dostlarıyla dost olup, Allah’ın ve Müslümanların dostluklarını kaybedenlere! “Kim Allah’ı, Rasûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki: )üstün/gâlip gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlardır.” (Mâide, 56)