KİMİN VAADİNE GÜVENİYORSUNUZ?
14 Mart 2023

KİMİN VAADİNE GÜVENİYORSUNUZ?

Bugün insanlarda hep bir “hakkını arama, hak talep etme” gibi problemlerin olduğunu görmekteyiz. Aslında bu yeni bir şey değil, orta çağ karanlığında Avrupa’da sömürülen halkın demokrasiyi çıkış yolu olarak benimsemesiyle süregelen bir problemdir. Demokrasiyi çıkar yol olarak kabul eden toplumlarda -Türkiye’de olduğu gibi- insanlar daima sömürülmüş, hiçbir zaman hak ettikleri değerlere kavuşamamışlardır. Sömürü ve zulüm altında olan mazlum sınıf, haklarını elde etmek için hep mücadele etmiştir. Meydana gelen zorlu mücadelelerden sonra sistem, sürekli baskı altında kaldığı için bazı hakları insanlara tanımak zorunda kalmıştır. İnsan hakları, kadın hakları, siyasi haklar, öğrenim hakları gibi haklar ciddi mücadeleler sonucunda kazanılmıştır. Kapitalist sistem, kendisine karşı yürütülen bu mücadelelerle bazı menfaatlerinden vazgeçmek zorunda kalmış olsa bile aslında menfaatlerine gerçek şekilde etki etmeyen, kârının kırıntılarını feda etmiştir. Bu kırıntılar, onun kârından birkaç damladır. Onun bu kırıntılarını feda etmesinin sebebi de tavrında direnecek olursa bütün servetini ve hatta bütün düzenini kaybetmekten korkması yüzündendir.

Düzenin devam edebilmesi için seçimler tertip edilip halkın çoğunluğunun büyük resmi görmesi engellenir. Böylece insanlara bir takım haklar vaad eden kişiler demokratik seçimlerde seçtirilerek aynı düzenin devam etmesi sağlanır. İşte Türkiye’de de bir seçim günü daha yaklaşmakta... 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçim için partiler birbirleriyle ittifak edip halka çeşitli vaatlerde bulunmaktalar. Fakat bundan önceki dönemlerde de gördük ki başa geçenler, ülkenin içinde bulunduğu toplumsal çöküşe çare bulamamışlardır. Ahlâki ve ekonomik krizleri önleyememiş, vatandaşın yoksulluğuna çare bulamamış, cinayet ve suçları engelleyememişlerdir. Bilâkis onların vazifesi halkın gözünü boyamak suretiyle bu ifsat edici zulüm sistemini ayakta tutmak olmuştur.

Daha dün meydanlarda birbirlerine karşı bir siyasetçinin ağzına yakışmayacak sözler sarf edenler bugün aynı masaya oturmakta, el sıkışıp ittifak kurmaktalar. Dolayısıyla onların bu tavırları seçmenlerde siyasilere karşı güvensizlik oluşturmaktadır. Fakat seçmenlerin çoğu “A partisi olacağına B partisi olsun” zihniyetiyle hareket ettiklerinden dolayı kendilerini en iyi kandırabilene oylarını vermekteler. Mesela CHP Başkanı Kılıçdaroğlu: “Muhafazakâr genç kadınlara sesleniyorum. Biz baskıcı olan her şeyden arındık. Onlar ise en baskıcı olanları yanlarına çektiler. Kazanım ve özgürlüklerinizin yok edilmesine izin vermeyeceğiz.” diyerek aileyi parçalayan İstanbul Sözleşmesi’ni muhafazakâr kesimden oy devşirmek için kullanmaktadır. Yeniden Refah Partisi: “LGBT dernekleri kapatılacak, tarıma ve çiftçiye destek verilecek, 6284 sayılı kanun kaldırılacak, süresiz nafaka kalkacak, ahlâk ve maneviyat öncelikli eğitim sistemi inşa edilecek” vaatlerinde bulunmaktadır. Hüdapar: “Andımız kaldırılmalı, Kur’an, hadis, Arapça, siyer birinci sınıftan itibaren derslerde okutulmalı, karma eğitimden vazgeçilmeli, mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının ıslahı ile beraber, mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir.” şeklinde program vaatlerini sıralamaktadır. AKP’nin “Türkiye Yüzyılı” diye vurgu yaptığı 2023 ise Maraş depreminin gölgesinde kalarak “Yüzyılın Felâketi” olmuştur ve iktidar ciddi eleştiriler almıştır. AKP, 2011 yılında Cumhuriyet’in 100. Yılı olan 2023 için ekonomik, siyasi ve altyapı hedeflerinin olduğu çok sayıda madde açıklamıştı. Ancak bu vaatlerin pek çoğu gerçekleşmemiştir. “Enflasyon tek haneye düşecek, işsizlik oranları düşürülecek, kadına ve sağlık çalışanlarına şiddet son bulacak, otomotiv sektöründe ihracat artırılacak” gibi vaatlerin hiçbiri yerine getirilmemiştir.

Ayrıca Yeniden Refah Partisi’nin “6284 kaldırılacak” vaadine karşılık AKP’li Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın “6284 sayılı kanun, kadına yönelik şiddetle mücadelemiz için yaptığımız en önemli yasal düzenlemelerden biridir. 6284 sayılı kanun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez” şeklinde yaptığı açıklama aslında birbirleriyle ittifak edemeyeceklerinin de göstergesidir. İttifak etseler dahi hangisinin vaadine güvenilecektir?

Cumhuriyetle beraber bu ülke eğitimde zirve mi yapmıştır yoksa dünya sırlamasında sonlarda mı yer almaktadır? Dünya ekonomisini mi yönlendirmektedir yoksa dışa bağımlı bir ekonomisi mi vardır? Müslüman olan bu topraklarda ahlaksızlık ve suçlar yok denecek kadar az mıdır yoksa gün be gün artmakta mıdır? Cezaevlerinin doluluk oranları nasıldır? Toplumdaki ahlâki çöküşü umursamayan, kalkınmayı ekonomik kalkınma olarak gören, buna rağmen onu bile gerçekleştiremeyen demokratik siyasetçilerin vaad ettikleri ve yüzyıldır gelinen nokta ortadadır. Kapitalizmin demokratik partileri -içlerinde her ne kadar müslüman insanlar varsa da- asla yeryüzünde hak ve adaleti tesis edemeyeceklerdir. Çünkü bu sistem Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın insanları aydınlığa çıkaracak hükümlerini tanımamaktadır. İfsattan, sefaletten, zulümden başka bir şey vaad etmemektedir. Bir yemeğin bozuk olduğunu anlamak için tüm tenceredeki yemeği yemek mi gerekir? Bozuk ve bâtıl olan bu kapitalist sistemde doğru kalkınma -ki o İslam’ın fikri kalkınmasıdır- hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, seçimlerde ne vaad edilirse edilsin özelde Müslümanlar genelde gayri müslimler hep bozuk olana maruz kalacaklardır.

Demokratik partilerin aksine İslâmi parti olan Hizb-ut Tahrir ise Allah’ın (svt) vaadine güvenerek sömürü düzeni olan kapitalizmden insanlığı kurtarmak, Ümmetin birliğini sağlamak ve İslâmi hayatı yeniden başlatmak için çalışmaktadır. Öyle ki Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın vaadi şudur:

“Allah içinizden iman edip salih amel yapan kimselere yeminle vaad etti ki, kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde hâkimiyet verecek, onlar için beğenip seçtiği dinin (İslâm’ın) yayılmasını sağlayacak, şuandaki korkularını güvenliğe çevirecektir. Çünkü onlar Bana hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk etmektedirler. Bütün bunlardan sonra kim inkâra saparsa yoldan çıkmış kimseler işte bunlardır.” [Nur, 55]

Bir müslüman Şer’i hükümlerin tamamının uygulanmasından gayrısına asla razı olmamalıdır. Hizb-ut Tahrir Şer’i hükümlerin tamamını tatbik edecek Hilâfet için mücadele etmektedir. Öyleyse ey Müslümanlar Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın şu kavlini göz önünde bulundurarak vaad edicilere güvenin ve ona göre seçiminizi yapın...

“Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. ‘Evet’ derler. Aralarında bir münadi ‘Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun’ diye bağırır.” [A’raf, 44]