Geçtiğimiz Cuma günü kapitalizmin dayattığı “alışveriş çılgınlığı” yani Black Friday vardı. Kasım ayının ortasından itibaren bütün alışveriş siteleri, markalar, mağazalar bugüne hazırlandı. Bir hafta öncesinden televizyonlarda, internet sitelerinde herkese ezberletinceye kadar reklamlar verildi. Öyle ki öğrencilerin katıldığı canlı yayında dahi sürekli reklamları geçti. Herkes merakla ve hatta heyecanla o günü beklemeye başladı.
Ticaret ile uğraşan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, ortada öyle abartılı bir indirim söz konusu değil. Yüzde 90’a varan indirimlerden bahsediliyor, bu tamamen büyük bir yalan ve aldatmacadır. Size bu işin nasıl yapıldığından bahsedeyim. Örneğin; 100 liraya satılan bir ürünü kampanya başlamadan önce fiyatı 300 liraya çıkartıp Cuma günü aynı ürüne yüzde 70’e varan bir indirim uygulanıyor. Yani tamamen aldatmaca ve göz boyamadan ibaret! Şu bir gerçek ki hiçbir mağaza sattığı malını zararına satmaz.
Hem maddi hem manevi sömürü olan bu alışveriş çılgınlığında bir e-ticaret mağazası 8 milyon sipariş ve 80 milyon ürün satarak satış rekoru kırdı. Dikkat edin bu sadece tek bir e-ticaret mağazasının satış rakamları. 1960 yıllarında başlayan kara Cuma, Türkiye’de 4-5 sene önce başladı. İsminin kara Cuma olması nedeni ile Türkiye’de büyük tepki topladı fakat büyük gelir sağlayan bu çılgınlığın elbette devam etmesi gerekiyordu. Bu yüzden adını “Şahane Cuma”, “Efsane Cuma” hatta “Mübarek Cuma” olarak değiştirdiler. Sonuçta ise istenen oldu ve hangi amaca hizmet ettiği unutturularak Müslümanlara kabul ettirdiler.
Kara Cumadaki asıl amaca gelecek olursak bu tüketimi hızlandırmak, emeği sömürmek, patronların kârını arttırmak, tüketime özendirmek, mal ve ürün satışını gerçekleştirmek. Bu kara gün gelmeden insanlar bankalardan kredi çekerek Perşembe gecesi mağazaların önünde soğuğa rağmen bekleyip sınırsız alışveriş yapmaktalar. Alışveriş esnasında kazalar, yaralanmalar hatta ölümler dahi gerçekleşmiştir. Yaşanan izdihamların yanı sıra kalabalıkta hırsızlık, gasp gibi suç oranları da artışı oldu. Kazanan her zamanki gibi kapitalizm, sömürülen ise mazlum halk! Böylece mazlum halkın cüzdanındaki son parayı da alarak zenginlerin cüzdanları şişirilmiştir.
Kara cumanın nasıl çıktığını öğrendiğinizde bu günden daha çok tiksinecek ve kapitalizmin para uğruna insani değerleri nasıl hiçe saydığını bir kez daha öğreneceksiniz. “Kara Cuma” deyimi Hıristiyan dünyasında, kölelik kaldırılmadan önceki tarihlere dayanır. O dönemde köle pazarları vardı. Zenginler kölelerini satmak için topluca pazara indirir ve fiyatlarında indirim yaparlardı. Köleler siyahi olup, köle indirimi de Kasım ayının son Cumasında yapıldığı için adına “Kara Cuma” denmiştir. Daha sonraları Amerika’da mevsim sonu indirimli satışların yapıldığı gün aynı güne denk gelince bu defa “Kara Cuma” bu indirim gününün adı olmuştur. Zaman içerisinde de tüm dünyaya yayılmıştır.
Bu açıdan bakıldığında aslında pek bir şey değişmediği söylenebilir. Siyahi köleler o gün sömürgecilere para kazandırıyordu bu gün siyah beyaz, Hristiyan Müslüman demeden tüm insanlar sömürgecilerin kölesi olmuş durumdadır.
Gelelim Müslümanlar olarak özellikle de Müslüman kadınlar olarak bu alışveriş çılgınlığına karşı nasıl bir duruş sergileyeceğimize. Alışveriş yapmak, ihtiyaçları gidermek hayatın değiştirilemez gerçeklerindendir. Dolayısıyla alışverişi kesin, protesto edin gibi söylemler sanki havada kalmaktadır. Elbette alışveriş yapın, alın, satın ama sömürgecilerin estirdiği rüzgâra teslim olmayın. Kendinizin ve çocuklarınızın gereksiz harcamalar yapmasına engel olun. Dünya hayatında yaşam gayemizi hiçbir zaman unutmayın. Biz bu dünyaya dünya nimetlerinden olabildiğince faydalanmak için gelmedik. Bilakis biz Allah’ı razı etmek için geldik ve bununla görevlendirildik.
Biz Müslüman kadınlarız. Dünya hayatı bizim için bir imtihan yerinden başka bir şey değil. Batılı kadınlar gibi göz önünde olmak, beğenilmek, dikkat çekmek gibi gayelerimiz yok, olmamalı. Onlar gibi olmamalıyız. Onlar gibi yaşamamalıyız.
Rasulullah (sav) şöyle buyuruyor: «لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ شِبْرًا بِشِبْرٍ، وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ، حَتَّى لَوْ سَلَكُوا جُحْرَ ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ»، قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ: اليَهُودَ، وَالنَّصَارَى قَالَ: فَمَنْ» “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz, onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük keler -kertenkele- deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”
Bunu duyan sahabeler sordular. “Ya Rasulullah izlerini takip edeceğimiz bu topluluklar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı olacak?”
Şöyle buyurdu; “Ya başka kimler olacaktı?” [Buhari, Enbiya, 50]
Biz Müslüman kadınlarız! Bu hayata vereceğimiz en değerli şey İslam ümmetine hayır kapılarını açacak, ümmetin derdiyle dertlenecek, İslam’a emin bekçiler olacak evlatlar yetiştirmektir. Bu en büyük şeref ve en büyük nimettir. Allah bizleri ve evlatlarımızı İslam’ın emin bekçilerinden eylesin.