Geçtiğimiz günlerde “İsrail’in” Gazze saldırıları ile ilgili Erdoğan; "Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım.” açıklamalarında bulundu.
Erdoğan’ın bu çıkışı ile heyecanlandınız değil mi? Hemen dünya lideri ilan ettiniz! Peki, bu sözler sizlere tanıdık gelmedi mi? Evet daha önce benzerini “One Minute” ile duymuştuk. Peki, “One Minute”ten sonra ne değişti? Koca bir hiç. Yine bir şey değişmeyecek hemen heyecana kapılmayın. Bu sözler kınamadan öteye geçmeyecek.
Güçlü olmalıyız diyen bir lider... Sormak lazım yeteri kadar güçlü değil miyiz? O öve öve bitiremediğiniz SİHA’larınıza, “Yerli ve Milli” askeri savunma araçlarınıza ne oldu? Bu devletin uçakları, silahları, devasa bir ordusu, en önemlisi kadınıyla erkeği ile savaşmak için hazırda bekleyen kalbi iman dolu halkı yok mu?
Nerdeyse bir sene oldu Sayın Erdoğan! 40 binden fazla insan öldürüldü. “İsrail’i” yok etmek için Gazze’nin yok olmasını mı bekliyorsunuz? Yapacaklarınızı en başından beri Köklü Değişim Kadın Kolları olarak yazılarımızda, makalelerimizde, meydanlarda anlatıyoruz. Tekrar etmekte fayda var. Gerçekten sözlerinizde samimi iseniz öncelik olarak yapacaklarınız çok basit;
“İsrail’e” silah ve bomba gönderen Amerika’yı İncirlik’ten çıkartın!
“İsrail’e” istihbarat desteği sunan Kürecik Üssü’nü kapatın!
“İsrail'i” devlet olarak tanımaktan vazgeçin!
Hava sahamızı “İsrail” jetlerine kapatın!
“İsrail” ile yaptığınız tüm anlaşmaları fes edin!
“İsrail” ürünlerinin ülkeye girmesini yasaklayın!
Sözüm ona Gazze’ye en büyük desteği veren sizsiniz. Bu maddeleri yapmadan “Nasıl ki, Karabağ’a girdiysek Gazze’ye de gireriz” gibi sloganik sözlerle “bakara makarayı” yapan siz olmuş olmuyor musunuz? Unutmayın destek somut olur. Elle tutulur, gözle görülür olur. Bugüne kadar sloganlaşmış sözler, lanetler, kınamalar dışında ne yaptınız Gazze için?
Güçlü olmalıyız derken Sayın Erdoğan neyi kast ediyor acaba?
Savaş, askeri güç ile yapılır. Türkiye 2024 sıralamasına göre dünyanın en büyük 8. ordusuna sahip. “İsrail” ise bu sıralamada 17. sırada! Demek ki askeri açıdan “İsrail’den” güçlüsünüz!
“İsrail’in” nüfusu 9 milyon civarında bizim ise 85 milyon!
“İsrail’in” gasp ettiği topraklar 22 bin kilometrekare ülkemizin yüz ölçümü ise 783 bin kilometrekare!
Bizim ölümden korkamayan, ölümü şehadet olarak kabul eden askerlerimiz var! Onlar ise karşılarında güçlü bir ordu gördüklerinde Peygamberlerine “Ey Musa sen ve Rabbin gidip savaşın biz gelmiyoruz” diyecek kadar menfaatperest, korkak bir millettir! Ve en önemlisi savaşın galibini belirleyen gerçek güç Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın zafer vaadi bizimle birliktedir!
“Allah size yardım ederse size karşı galip gelecek bir güç yoktur!” [Al-i İmran 160]
Söyleyin şimdi kim güçlü!
Devletinizin gücünün farkında olun. Hiçbir kâfir devlette olmayan bir güce sahibiz. Bizler Allah’a (svt) iman ediyoruz ve gücümüzü Rabbimizden alıyoruz. Müslüman ordusu namlunun ucunda Cenneti görür bundan daha büyük bir güç var mıdır?
Yeteri kadar güçlüyüz o halde savaşmak için daha ne bekliyorsunuz? Dünya menfaati, şan şöhret gelip geçicidir. Kâfiri memnun etmek ise zordur. Ne yaparsanız yapın onlar sizden razı olmayacaklardır fakat Allah’ın (svt) rızası kalıcıdır. Allah’ın şu ayetine kulak verin, sizin için geç olmadan harekete geçin!
“Ne zaman savaş izni verileceğini sorup durdukları bir zamanda kendilerine: “Şimdilik elinizi savaştan çekin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Nihâyet üzerlerine savaş farz kılınınca içlerinden bir kısmının, Allah’tan korkar gibi, hatta daha da fazla insanlardan korkmaya başladığını ve: “Rabbimiz, bize savaşı niçin farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin olmaz mıydı?” dediklerini görürsün. Onlara de ki: “Dünyanın menfaati pek azdır ve kısa bir süre içindir. Âhiret ise, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bütünüyle hayırdır ve size orada kıl kadar bile bir haksızlık yapılmaz.” [Nisa 77]