GÜÇ VE ÇIKARIN KULLARI
18 Mayıs 2021

GÜÇ VE ÇIKARIN KULLARI

Dünya yaratıldığından beri yeryüzündeki tüm savaşlar iki taraf arasında gerçekleşmiştir: Hak ve bâtıl… Şeytanın Allah Azze ve Celle’nin emrine karşı gelmesiyle şer ve bâtıl tarafı oluşmuş ve şeytan bâtılın simgesi olmuştur. Yeryüzünde ise Habil (hak) ile Kabil (bâtıl) arasında başlayan hak (İslam) ve bâtıl (küfür) mücadelesi asırlar boyu devam etmiş ve kıyamete kadar da devam edecektir. Kabilden sonra bâtıl tarafının askerleri Allah’a (svt) inanmayan, emrine karşı gelen, büyüklenen ve azgınlaşan kimseler yani kâfirler olmuştur.

Kâfirler bâtılın galip gelmesi uğruna hakkın tarafları olan Allah’ın (svt) kulları üzerinde pek çok yöntem uygulamıştır. Bu yöntem kimi zaman sindirme, kimi zaman şiddetli güç kullanma, kimi zaman işkence ve zulüm olarak kendini göstermiştir. Kâfirlerin Müslümanlara karşı verdikleri mücadele yöntemlerinden bir diğeri ise nifaktır. Hakkın yanında olan kimseleri güç kullanarak ve zulmederek yolundan döndüremeyeceğini anlayan kâfirler, kaleyi içten fethetmek istemiş ve bu sebeple görünüşte hakkın yanında olan lakin hakikatte bâtıl için çalışan münafıkları kullanmıştır. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Medine’de inşa ettiği İslam toplumunda ortaya çıkan münafıklar günümüzde de faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. İslam itikadını içten yıkıp ümmeti birbirine düşürerek parçalamak için Müslümanların arasında faaliyet göstermeye başlamışlardır. Kur’an-ı Kerim ve hadisler bu ifsat ve fitne hareketlerine uzun uzun yer vererek her zaman görülebileceğini bizlere haber vermektedir. Müminler, Münafıkların oyun ve hilelerine karşı uyarılarak onlara karşı uyanık olmaya çağrılmaktadır. Nitekim onlar Müslümanlar için en tehlikeli grupturlar. Çünkü onlar da namaz kılar, bize benzer, bizim gibi görünürler. Ancak Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ayetleri ışığında ferasetle baktığımızda onların taşıdığı ayırt edici bazı özelliklerini görmemiz mümkündür.

Münafıklık alametlerinden biri kâfirleri dost edinmektir. اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعاًۜ “Onlar, Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenlerdir. İzzeti (güç ve şerefi) onların yanında mı arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa, 139) Gündemi takip ettiğimizde görüyoruz ki Müslüman beldelerdeki yöneticiler kâfir devletleri dost edinmekte ve onların emirleri doğrultusunda hareket etmektedir. Onlarla samimi pozlar vermekten ve Müslüman kanı bulaşmış ellerini sıkmaktan çekinmemektedirler.

Münafıkların diğer bir alameti Allah’ın indirdiği ile değil; tağutun hükmü ile hükmedilmeyi istemeleridir. اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالاً بَع۪يداً وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُوداًۚ “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu reddetmeleri kendilerine emrolunduğu halde, tağutun önünde muhâkemeleşmek, onun hükmüyle hükmedilmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Rasul’e gelin (onlara başvuralım, onlarla hükmedelim) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa, 60-61) Seçim zamanlarında İslâmi argümanları kullanan ancak tağuti sistemin bekâsına hizmet eden, sisteme eklemlenip Müslümanlara da bu demokratik, laik sistemi benimsetmeye çalışan yöneticilere Ümmet şahit olmaktadır. Allah’ın haramlarını helalleştiren, helallerini de haramlaştıran bu tağuti sistemden Müslümanlar olarak asla razı değiliz.

Müminlere iftira atmak ve kin beslemek münafıklığın diğer alametidir. اِنَّ الَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْۜ** “O uydurma haberi (iftirayı) ortaya atanlar içinizden (belli) bir gruptur…” (Nur,11)** هَٓا اَنْتُمْ اُو۬لَٓاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّه۪ۚ وَاِذَا لَقُوكُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّاۗ وَاِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْككُمُ الْاَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِۜ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ “Onlar sizinle buluştukları zaman ‘inandık’ derler; sizden ayrıldıklarında size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) geberin! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.” (Âl-i İmran, 119) Müslüman beldelerdeki davetçilere “terör örgütü üyesi” iftirası atan ve onlara cezalar yağdıran, sık sık gözaltı kararları çıkaran güç ve iktidar sahiplerini görmekteyiz. Müminler ne zaman onların ikiyüzlülüklerini, hain planlarını deşifre etseler “terörist” iftirası atarak onları hukuksuzca yargılayıp senelerce hapse mahkûm ederler.

Münafıklar aynı zamanda güce taptıkları için korkaktırlar. وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ “Sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Hâlbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar korkak bir topluluktur.” (Tevbe, 56) Korkak oldukları için güç neredeyse oraya yönelirler. Onların yerlerini güç ve menfaat belirlediğinden koltuklarını, mevkîlerini kaybetmemek için nerede çıkarları varsa oraya yönelirler. Ekonomik ilişkilerinin bozulmasından korktukları için Çin kâfirine Uygur Müslümanlarına yaptıklarının hesabını soramazlar. Turistlerin dövizlerini kaçırmaktan korktukları için Müslüman halkı Ramazan ayında ve bayramda evlere kapatmaktan çekinmezler. Dünyayı ele geçirmiş kapitalist güçlerden korkarak onların verdikleri kararlara harfiyen uyan ve içeriği şaibeli hatta yan etkileri olduğu söylenen korona virüs aşılarını insanlara mecbur kılan hep bu gücün ve menfaatin kullarıdır.

O kadar korkaktırlar ki ilk kıblemiz ve çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa’yı işgal eden, Gazze’de ümmetin masum çocuklarını, kadınlarını bile katleden gasıp Yahudi varlığına maddi hiçbir güç göstermezler, en fazla diğer Müslüman belde yöneticileriyle toplanıp şiddetle kınarlar ve onları BM’ye havale ederler. Yahudi varlığı dünyanın dört bir tarafında protesto edilirken ve sivil halk sokaklarda sloganlar atıp somut adımlar beklerken onlar orduları kışlada bekletirler. Aynı zamanda onlar maskelerinin düşmesinden ve hileli oyunlarının iç yüzünün anlaşılmasından da korkarlar. Suriye devriminde maskeleri düştüğü gibi Kudüs davasında da maskeleri düşmüştür ve gerçek yüzleri bir kez daha ortaya çıkmıştır.

وَاِذَا رَاَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ اَجْسَامُهُمْۜ وَاِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْۜ كَاَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌۜ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِممْۜ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Hâlbuki onlar duvara dayanmış kütükler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar sizin düşmanlarınızdır. Onlardan sakının. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hâle geliyorlar?” (Münâfikun, 4)

Şu hâlde yukarıdaki ayetler ışığında Rabbimizin sözlerine samimi Müslümanlar olarak kulak vermeli; dostumuzu, düşmanımızı, dost görünümündeki düşmanlarımızı tanımalıyız. Etrafımızdaki tüm olaylara nasıl ki İslami bakış açısıyla bakmamız gerekiyorsa aynı şekilde insanlara da İslam gözlüğünden bakma gayreti içinde olmalıyız. Böylece Allah’ın (svt) tanımladığı münafıkları gördüğümüzde tanımış olacağız ve onların bizi aldatma çabaları boşa çıkacak biiznillah. Zaten biz Müslümanlar olarak Allah’ın (svt) emirlerini uygulamaktan aciz olan bu yöneticilerden bir beklenti içinde de değiliz. “Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz” diyen Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Ümmeti olarak aynı delikten tekrar ısırılmamak için diğer kardeşlerimize ve Müslüman ordulara çağrıda bulunuyoruz. Gelin, izzet ve itibarımıza tekrar kavuşabilmek için, “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla” diyerek gözyaşları döken kardeşlerimizi kurtarabilmek için, kutsallarımızı necis kâfirlerin ve onların uşaklarından temizleyebilmek için ve onların kalplerine yeniden korku salabilmek için Allah’ın (svt) ipine sımsıkı sarılarak Râşidi Hilafet Devletini yeniden ikâme edelim.