Türkiye’de hatta dünyanın genelinde düşmanına benzeyen insanlar öyle çoğaldı ki, adeta mankurt sürüsü haline geldiler. İnsanlar gün geçtikçe mankurtlaştırılıyor. Bir kısmı olup bitenlerden habersiz, bir kısmı zemini kendisi hazırlamakta.
Mankurt; Orta Asya halkları arasında çok yaygın bir İşkence ve zihin kontrol yöntemidir.
Bir insanı mankurt yapmak istediklerinde: O kişinin saçları tamamen kazınır, kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilerek geçirilir, sıcak çölde elleri ve kolları bağlı olacak şekilde güneş altında birkaç gün bırakılır.
Böylece sıcağın etkisiyle deve derisi büzülür ve kafaya iyice yapışarak uzayan saçları deriyi delemediği için içe doğru uzamaya başlar. Bu acılara dayanamayan mankurt, bir müddet sonra kuklaya döner. Hafızasını yitirir, anne-babasını dahi tanımaz. Aklını çalıştırıp düşünemez hale gelir. Bu nedenle sahibi ne söylerse ona itaat eder. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye yani mankurta dönüşür.
Hikayede anlatıldığı üzere, Serdar’ın oğlu Yalaman savaşta esir düşerek mankurtlaştırılır. Sahibine sadık, adını dahi hatırlayamaz bir hale gelir. Annesi oğlunu bulur ve her gün gelip ona kim olduğunu, kendisinin onun annesi olduğunu hatırlatmaya çalışır. Yalaman efendisine durumu anlatır. Efendisi annesinin düşman olduğunu ve onu öldürmesi gerektiğini emreder. Köleleştirilmiş Yalaman, kendisine geçmişini hatırlatmaya gelen annesini gözünü kırpmadan öldürür. Annesinin ölürken son sözleri “sen benim oğlumsun” olur.
Günümüzde fiziksel olarak böyle bir işkence yöntemi yoktur. Fakat insanlar üzerinde fikri olarak bu işkence yapılmış ve insanlar adeta mankurlaştırılmıştır. Bu insanların zihinlerinden İslami mefhumlar alınıp yerine Batı’nın kirli fikirleri yerleştirilmiştir. Böylece asıl kimlikleri unutturulmuştur. Bu fiziksel olarak yapılan işkenceden çok daha tehlikelidir.
Mankurt hikayesinden yola çıkarak, bugün kendilerini çağdaş insanlar olarak adlandıran kişiler, bilhassa Kemalistler her fırsatta İslam’a saldırmaktalar. Gün geçtikçe bu kişilerin sayıları artmakta. Bunu yakın zamanda İzmir’de kendini bilmez birkaç kadının sözde Afgan kadınlarını desteklemek adına İslam’ın emri olan tesettürü üzerlerinden çıkarıp attıkları rezaletlerinde gördük. Belli ki bu tarz görüntüleri daha çok göreceğiz. Daha geçenlerde Edremit’te Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından düzenlenen bir faaliyette, sözüm ona özgürlük adına, yine Müslüman kadının tesettürüne hakaret edildi. Bunlara benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
Onların yaptığı bu hayasız amel, kendileri gibi değersizdir çünkü düşmanına benzemek son derece değersiz. Düşmanına benzemek isteyen bir topluma kimse değer vermez, sevmez ve tarih boyunca da bu aşağılık olarak görmüştür.
Tüm bunlar düşmana benzeme ve onlara şirin görünme çabalarıdır. Bu çaba içinde olurken aslında mankurlaştırıldıklarının farkında dahi değiller. Bir düşünün kendi halkına zulmetmiş, kadınına tecavüz etmiş, onurunu zedelemiş, kanını akıtmış bir düşmanı sevmek ve ona benzemek ne demektir? Düşmanınızı (Yunanları) İzmir’de denize dökmek doğru ise, o zaman siz kimsiniz? Onları döken siz ama benzeyen de siz. Düşmanınızı ülkeden kovdu iseniz onlara benzemek ne demektir? Bunun izahı nasıl yapılabilir?
Ey kendilerini çağdaş gören ama aslında Batı’nın kölesi olan mankurtlar! Siz düşmanlarınızın güzel gördüğünü güzel görmüş, çirkin gördüğünü çirkin görmüş bir topluluksunuz. Her yönü ile onlara benzemektir çabanız. Allah’ın (svt) güzel dediğini bırakıp kötü dediniz, onlar gibi konuştunuz, onların dili oldunuz…
Düşmanınız gibi olmayı çağdaşlık olarak gören Mankurt sürüsüsünüz! Hayattaki tek hedefi efendisine benzemek olan ama efendilerine karşı köleleştirilmiş olduklarının farkında olmayan Mankurt sürüsü. Artık kendinize gelin ve aslınıza dönün!