Dünya zalimlerin tutuşturduğu ve mazlumları yakıp kavuran bir ateş çemberinin içindedir. Ellerinde kovalarla su tutanlar yangını söndürebilecekken, zalime sapanla taş atan bir çocuktaki cesareti bile sergileyemiyorlar. Gözlerini dünya menfaatlerine dikmiş, ahiretten yüz çevirmiş, halklarına sırtını dönmüş ve Ümmetin yüz karası olmuş bu iktidar sahipleri her geçen gün yangının körüklenmesine de yardımcı oluyorlar.
Evet, ortada büyük bir yangın var ve dört bir taraf yanarken seyredenler ateşin sönmesini istemeyenlerdir.
Geçtiğimiz gün katil “İsrail” ordusu yine Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah şehrinde Aksa Şehitleri Hastanesi yerleşkesindeki çadırları bombaladı. Düzenlenen bu saldırı sonucu çadırlarda yangın çıkmış ve Filistinli kardeşlerimiz hayatını kaybetmişti. Bu saldırı hastaneye düzenlenen yedinci saldırıydı ve elimize ulaşan görüntüler dehşet vericiydi.
Gazze’de kardeşlerimizin diri diri yanarken attıkları çığlıkları sadece insanlığını kaybetmeyenler duyabildi... Onların çığlıkları Arş’a ulaştı ama saraylarda oturan yöneticilere ulaşamadı... Yardım çığlıkları ve Müslüman âlimlerin “cihad” fetvası, güç gösterileri yapan ama kışlalarda oturup kardeşleri için savaşmayan Müslüman komutanları ve askerleri harekete geçiremedi... Ümmet çaresizliğine, terk edilmişliğine ve sahipsizliğine bir kez daha yandı...
Çadırlardaki yangından sonra gözyaşları içinde Filistinli bir kadın, Müslümanlara ve liderlerine şöyle seslendi: “Bizim kanımız bu kadar mı ucuz? Canlı yayında etlerimizin eriyip kömürleştiğini görmekten daha ağır bir sahne mi var? Bundan daha fazla hangi görüntü duygularınızı harekete geçirebilir ve sizi bir şeyler yapmaya itebilir? Artık günlük hayatımızda hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece oturup ölüm şeklimizi düşünüyoruz. Ve her gün yeni yollar icat ediyorlar. Bedenleri parçalayan, buharlaştıran ve yakan yollar... Vallahi tükendik...”
Akıl sahibi olup düşünebilen her insan anlayabilir ki siyonistlerin bu katliamları ne boykotla ne Birleşmiş Milletleri göreve çağırmakla ne de İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tekrar tekrar olağanüstü toplanıp kınamasıyla durdurulabilir. Keza bu fiillerin katliamları durduramadığını ve hiçbir işe yaramadığını bir sene boyunca çok ağır kayıplar vererek gördük. Boykot gerekli olmakla birlikte sorunu çözen bir tepki değildir. Zira bu kadar büyük bir ateş üflemekle söndürülemez!
Böylesi bir ateş ne kadar ağlarsa ağlasınlar öksüz ve yetimlerin, evlatlarının parçalanmış bedenlerini toplayan annelerin, işkenceden aklını yitirmiş ve akrabalarından neredeyse tamamını kaybetmiş acılı adamların gözyaşlarıyla da söndürülemez. Böylesi bir ateş o ateşi tutuşturanların ellerini kırmakla söndürülebilir. Bu da ancak kâfirlerin karşısında dimdik duracak ve cihadı ilan edecek bir Halife ile mümkün olabilir. Artık Müslümanların bunu idrak etmeleri ve her şeyden önce bunun için çalışmaları gerekmektedir.
Müslümanların bir Halifesi olduğunda işte o zaman insanlar “Dünya 5’ten büyüktür” gibi sadece söylemden ibaret olan ama karşılığı olmayan lafların yerine, “1, 5’ten büyüktür” ve 57 liderin 1 Halife etmediği “1, 57’den büyüktür” hakikatini göreceklerdir. Bir Halife biiznillah dünyayı yangın yerine çeviren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya’dan oluşan beşlinin ateşini ve onlara yardım eden işbirlikçi liderlerin nefesini kesecektir.
“Ey iman edenler! Size hayat verecek olan şeylere çağırdığı zaman Allah’a ve Rasulüne icabet edin.” [Enfal, 24]