Nihayet Tarih 3 Mayıs’ı gösterdiğinde beklenen gün gelmişti. Büyük Gazze Konferansı.. Heyecandan kalbimin duracağını hissettim. Zira bu konferansın sıradan bir konferans olmadığını, Gazze için gerçek ve kalıcı çözümler sunulacağını çok iyi bildiğim gibi bu heyecanı binlerin yaşadığına da emindim. İnsanlar akın akın Ankara’nın en büyük salonunda yerlerini almaya başladı. Giriş kapısından birer, ikişer şeklinde değil aynı anda onlarcası, grup grup akın ediyorlardı içeriye ve bu durum 1 buçuk saat boyunca sürdü. 5 bin kişi kapasitesi olan salon dolup taştı, on binleri buldu. Online katılım sağlayanların sayıları ise 100 binlere ulaştı. Kimi saatlerce ayakta izledi, kimi koltuk kenarlarında, buldukları boşluklara oturarak ama o gün kimse konforunu düşünmedi. Geç saatte olmasına rağmen birbirinden değerli konuşmacıları pürdikkat dinlediler. Tekbirler getirdiler, tek çözüm Hilafet diye haykırdılar. Uzuvları kopartılmış dev vücut o gün tek parça olarak duruyordu. Eski cesaretine, gerçek kimliğine kavuşmuş olan o büyük Ümmet adeta tekrar dirilmiş gibiydi. Onlar Alimleri dinlerken ben onları izledim... Büyük bir gurur ve onurla izledim, yaşlı gözlerle biz çok güzel bir Ümmetiz dedim. Bizleri bölmeye çalışsalar da biz buyuz işte, özümüz bu ve bunu hiç kimse değiştirmeye güç yetiremedi... Yetiremeyecek! Kardeşlerim; Bizler o gün iki büyük azık ile evlerimize döndük; Biz duyarlı Müslümanlar bugüne kadar Gazze için gücümüz doğrultusunda elimizden ne geldi ise yaptık. Gazze’nin derdi ile dertlendik. Zira biliyoruz ki bu dert sadece Gazze’nin değil hepimizin derdi. Boykot denildi boykot uyguladık, maddi yardım denildi onu da yaptık fakat bu konferansta gördük ki, bunların hiçbiri köklü bir çözüm değilmiş. Aynı zamanda başımızdaki yöneticilerin bizlerin yöneticileri olmadıklarını, bizdenmiş gibi görünüp Gazze için hiçbir girişimde bulunmadıklarını, yaptıklarının kınamadan öteye geçmediğini öğrendik. Ve anladık ki, Müslümanları hatta tüm insanlığı esaretten kurtaracak olan sadece 2. Raşid-i Hilafettir. İkinci mesele ise, ki beni en çok etkileyen bu oldu. Gerek konferansa katılan gerek online izleyen yüz binlerce katılımcıların kitleleri, mensup oldukları cemaatları, hatta benimsedikleri fikir ve metotları farklı olmasına rağmen o gün hepsi Gazze için biraya geldiler. Sevdikleri Hocaları, değer verdikleri cemaatleri için değil Ümmet oldukları için oradalardı. Kültürleri, dilleri, mezhepleri, memleketleri farklı olmasına rağmen hepsi içtenlikle ‘‘Tek Ümmet, Tek Devlet, Tek Çözüm; Hilafet’’ diye haykırdı. Salonda uzun süre yankılanan Hilafet nidaları büyük bir samimiyetin ve özlemin göstergesiydi. İşte tam olarak bu, bizler için çok büyük bir umut oldu. Evet, Müslümanlar Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra fikren büyük bir zafiyete düştüler ama o gün gördük ki, başımızda bizleri doğru bir şekilde yönlendiren birileri olduğu zaman eski cesaretimize, asıl kimliğimize, özümüze hemen dönebiliyormuşuz! Zira biz TEK ÜMMETİZ! Hem de çok güzel bir Ümmetiz! Vallahi sorun Ümmette değil. Ümmet birleşmeye, Hilafet için çalışmaya hazır. Sorun Ümmeti oyalayan, onları bölen başımızdaki cesaretlerini yitirmiş pasif yöneticilerde. Bunu dev konferansta bir kez daha görmüş olduk. Ümmeti Gazze için bir araya getiren Köklü Değişim’e çok teşekkür etmek istiyorum. Zira görüşleri farklı olan yüzbinlerce Müslümanı bir araya getirerek bir ilki başardılar. Üstelik böylesi büyük bir başarıyı gerçekleştirirken kendilerini hiç ön planda tutmadılar. Biz yapıyoruz, biz düzenliyoruz demediler. Bu bizler için gerçekten gurur verici. Katılım sağlayan duyarlı Müslümanlardan, çok değerli Alimlerden, görevlerini büyük bir titizlik ve özveri ile yerine getiren görevli kardeşlerimden kısacası emeği geçen herkesten Rabbim razı ve memnun olsun. Dilerim bu hayırlı amel en büyük hayra, yani 2. Raşid-i Hilafet’e vesile olur. Allahumme Amin