ZULMÜ ARALARINDA PAYLAŞAN YÖNETİCİLER
02 Şubat 2021

ZULMÜ ARALARINDA PAYLAŞAN YÖNETİCİLER

Yönetim nizamını Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın hükümlerinden alan Hilafet Devleti, 3 Mart 1924’te batılı ajanlar eliyle kaldırılarak batılı yönetim şekli cumhuriyet ve demokrasi ile değiştirilmiştir. O günden bu yana İslam Ümmetine baskıcı rejimler eliyle batıdan ithal edilen bu eksik, aciz ve yetersiz olan insan yapımı kanunlar dayatılmıştır.

Bugün hala Ümmet kendisine dayatılan bu fasit nizamın kıskacındadır. Yine bugün demokrasi, özgürlük, çağdaşlık (!) adı altında batılı düşünce ve değerlerin tümü İslam Ümmetinin üzerine tatbik edilmektedir. Batılı yönetim şeklini benimsemiş olan yöneticilerin batılılaşma kompleksleri kendilerini kertenkelenin deliğine sokacak kadar şiddetlidir maalesef. Öyle ki her fırsatta sömürgecilerin İslam Ümmetine karşı siyasi, askeri, ekonomik faaliyetlerine sadakatle ortak olmaktalar.

Hilafet yıkıldıktan sonra Ümmet tam anlamıyla kapitalist batılı güçlerin ve onlara itaatle bağlı ajanlarının eline düşmüştür.

Örneğin işgaller, soykırımlar, tecavüzler, savaşlar, sürgünler, ekonomik krizler, mülteci krizleri, Ümmetin aile yapısına ve ahlakına zarar veren kanun ve sözleşmeler, terör adı altında Müslümanlara karşı yürütülen kampanyalar, takipler, hapisler, işkenceler, Ümmetin bastırılmaya çalışılan sahih kıyamları… Kısacası Hilafetin yıkılması ile birlikte başlayan bunca zulüm karşısında Ümmete sahip çıkan, onu bir kalkan gibi zalimlerden koruyacak olan bir yönetici olmamıştır. Bunca zulmü petrol ve Ümmetin diğer servetlerini yağmalamak için yapan batı amacına ulaşırken ajanları ise efendilerinin suçlarını örtercesine insan haklarından, demokrasiden, özgürlükten bahsederek Ümmeti uyutmakta, kendilerine gelecek elim akıbetten habersiz itaatlerini koşulsuz sürdürmektedirler.

Evet, dikkat ederseniz bugün Ümmet servetleri hakkında söz sahibi olmayıp başlarındaki ajan yöneticiler vasıtasıyla servetleri kâfirlere pompalanmaktadır. Üstelik sömürgeci devletler, BM veya NATO gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla İslam beldeleri ve servetleri hakkında kendilerince kararlar almakta, bu kararları uygulama sırasında ise asla Ümmetin fikri veya rızası alınmamakta veya İslam Âlimlerine söz verilip siyasi tartışma ortamı dahi oluşturulmamaktadır. Daha da ötesi birçok karar Ümmetten habersiz alınarak yürürlüğe konulmaktadır.

Baş başa vererek Ümmetin ahvali hakkında görüşmeler yapan batılı sömürgeci kâfir yöneticiler ve ajanları olduğu gibi geçmişte de Rasulullah Sallalahu Aleyhi ve Sellem ve Sahabeler (ranhum) hakkında toplantılar düzenleyerek kararlar alan Dâru’n-Nedve vardı. O gün Dâru’n-Nedve’de İslam aleyhinde yapılan toplantıların, bugünkü kâfir yöneticilerin toplantılarından hiçbir farkı yoktu. Gündemleri aynı İslam’ı yok etmek… Fakat tek bir farkla; bugün kâfir güçlerin aralarında Müslümanların yöneticileri de yer almakta.

﴿ وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُوكَ اَوْ يُخْرِجُوكَۜ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ ﴾

“Hatırla o zamanı ki, seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri yahut yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Oysa Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.’’ [Enfal 30]

Zamanın Ebu Cehil’i şöyle diyordu: “Benim görüşüm, her kabileden birer delikanlı alırsınız ve birer kılıç verirsiniz, hepsi birden vururlar, kanı bütün kabilelere dağılır. Beni Haşim de bütün Kureyş ile harbedemez. Şayet diyet isterlerse veririz.”

Küfür tek millettir. Suçun kimsede kalmaması için sömürgeci kâfir güçler yaptıkları zulümleri uluslararası bir hareketmiş gibi lanse ediyorlar. Ebu Cehil’in her kabileden bir genç alması gibi günümüzdeki batılı sömürgeci kâfir yöneticilerde her ülkeden askerlerle Müslümanlara saldırıyor. Böylece suçu aralarında paylaşıyorlar ki Müslümanlar karşı koyamaya cesaret edemesin.

Üzerinde durulması gereken asıl konu ise İslam beldelerinin yöneticilerinin Müslümanların değil, sömürgeci kâfir batının yanında yer alıyor olmalarıdır… Onların Müslümanların aleyhine çıkan kararlarına imza atıyor olmalarıdır.

Maruz kaldığımız tüm bu zulümlerde bizi asıl vuran şey bize yapılan bu zulümler üzerinden çıkar sağlamaya çalışan ve başımızda bulunan yöneticilerin bizden olmasıdır!

“Yöneticilerinizin en hayırlısı, sizin kendilerini sevdikleriniz ve sizi sevenler, sizin kendilerine dua ettikleriniz ve size dua edenlerdir. En kötüleri ise, sizin kendilerinden nefret ettikleriniz ve sizden nefret edenler, sizin kendilerine lanet ettikleriniz ve size lanet edenlerdir.” [Müslim, Tirmizi]

1300 yıl boyunca Ümmeti bir kalkan gibi koruyan, yeryüzüne izzet, adalet, güven sağlayan Hilafete Ümmetin acilen ihtiyacı var. Sen o günlere yeniden kavuşmayı bu Ümmete nasip eyle Rabbim.

Allah’ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hilafetin kurulması için gereken iman ve gücü kendisinde bulunduran tüm kardeşlerimin üzerine olsun.