YÜREĞİMİZE DÜŞEN AĞRI KUDÜS…!
15 Mayıs 2021

YÜREĞİMİZE DÜŞEN AĞRI KUDÜS…!

Ben Kudüs’üm! Kıble-i Ûlâ, Asitane-i Enbiya, Belde-i Salât, Şahid-i Miraç, Maide-i Semâ, Mesken-i Uşşak, Feyz-i Ulema.

Ben Kudüs’üm. Her dilde rahmet anlamındayım. Ben Kudüs’üm! Hz. Süleyman’ın (as) inşa ettiği, Davut (as), Zekeriyya (as) ve Yahya’nın (as) ihya ettiği harem-i şerifim. Ben Kudüs’üm! Hz. Meryem’e İsa’nın (as) müjdelendiği şehirlerin en mübareğiyim. Ben Kudüs’üm! Hz. Ömer’in (ra) fethettiği, gülmeyi kendine haram eden Selahaddin’in (rhm) emaneti, Abdülhamid Han’ın (rhm) yeminiyim.

Ben Kudüs’üm! Son nöbetçi Osmanlı askeri Hasan onbaşının 55 yıl boyunca muhafaza ettiği İslam toprağıyım.

Ben Kudüs’üm! Hüzün yılında kulu ve habibi Muhammed’in (sav) kalbini teskin etmek için miraca yükselttiği kutlu beldeyim. Bir İsra gecesiyle Peygamberin (sav) şereflendirdiği, yüzünü Kabe’ye dönüp Uhud gibi sırtını yasladığı Mescid-i Aksa’yım.

Şimdi ise gasıp Yahudi varlığı “İsrail’in” esareti altındayım.

Ey Aksa! Sen tarihi bir yer olmaktan daha anlamlısın. Şiir sözleri olmaktan daha değerlisin. Sen akidesin. Çünkü sen Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın kitabındaki ayetsin.

سُبْحَانَ الَّـذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ. “Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” [İsra 1]

Hüzünlüydü Mescid-i Aksa. Onun adı hüzündü. Hüzün ona en çok yakışandı. Onca yaşadıklarından sonra, onca saldırı, yakılma, yıkılmadan sonra başka ne olabilirdi ki adı?

Selam olsun sana ey Kudüs! Selam olsun sana mübarek belde, mübarek mescit! Selam olsun sana Mescid-i Aksa! Ümmetin, sevenlerinin, genelde Müslümanların, özelde dava kardeşlerinin sana olan özlemlerini getirdim. Hasretlerin, bekleyişlerin, çaresizliklerin ve esaretine son verecek olan Allah’ın (svt) vaadi, Rasul’ün (sav) müjdesi Raşid bir Halife’nin selamını getirdim. Dili dualı sevenlerinin, “Özgür Kudüs” dualarıyla geldim.

Kudüs, ümmetin kalbinin attığı yerdir. Burası Peygamberler tarihinin yaşandığı, insanlığın ölüp dirildiği, tarih boyunca kıyamet sahnelerinin sayfa sayfa izlendiği, yerin altı ile üstünün kavuşup ayrıldığı, nice kavimlerin, nice toplumların doldurup boşalttığı bir dünya.

İlga edilince Hilafet ümmet yetim kaldı. Zira Hilafetti bizi bir arada tutan, kollayan ve koruyan. Hilafetti ümmetin anası. Dünyanın neresine dağılırsa dağılsınlar evlatlarını bir çatı altında toplayabilme kudreti annenindir. Ümmet annesinden ayrı düşmüş çocuklar gibi darmadağın. Hilafete tutunursak kurtulacak Kudüs, Gazze, Halep, Şam, Yemen, Doğu Türkistan…

Kudüs medeniyetimizin medinesi, kutsal emanetler sandukası, vahiy coğrafyamızın başkenti, insanlığın cümle kapısı, peygamberlerin gök sofrasıdır.

Üç bin yıllık geçmişi vardır bu beldenin. Mescid-i Aksa otuz iki defa yakılıp yıkılmıştır. 638 yılında İslam orduları Hz. Ömer (ra) komutanlığında fethetmiştir Kudüs’ü. 1517’de Yavuz Sultan Selim fethetmiştir. Osmanlı tam dört yüz yıl hâkim olmuştur Kudüs’e. Kutlu belde şu an işgal altında. Bilir misiniz fetih ve işgal arasında ki farkı? Birileri gönüllerle birlikte toprakları fethederken birileri yakıp yıkarak işgal ediyor. Biri kölesi devenin üzerinde, kendisi devenin yularını tutmuş yaya olarak Kudüs’ün kapısından içeri gönülleri fethederek giren İslam halifesi Ömer, diğeri siyah sarık bağlayarak Kudüs’ü fethedene kadar gülmeyi kendine haram eden büyük komutan Selahaddin Eyyubi. Ya şimdi? Çocuk, kadın, yaşlı demeden evlere baskın düzenleyen ve kutsallara haince saldıran, işgal eden gasıp yahudi varlığı “İsrail”.

Şimdi varın siz muhasebe edin fetih ve işgali. Aslında bu savaşın ne savaşı olduğunu asırlar öncesinden İngiliz general Kudüs’ü aldıktan sonra Selahaddin’in kabrine gelerek küstah bir ifade ile; “İşte döndük ey Selahaddin.” diyerek ne de güzel anlatıyor hakikati. Çünkü Kudüs bir sembol. Ruhu, mesajı, varlığı bir sembol.

Kudüs bu. Hangi yana baksanız bir ayak izine rastlarsınız. Mesela Hz. Meryem annesi Hanne tarafından adanmıştı bu mescide. Ona koruyuculuk yapan Zekeriyya (as) geliyor gözlerimizin önüne. Sonra Hz. İsa’nın (as) doğduğu yer. Ve Hz. Musa’nın (as) kabri. Yanı başında Davut (as). Kudüs’ün fatihi Ömer (ra). İkinci fatih Selahaddin Eyyubi ve son olarak Yavuz Sultan Selim. Kanuni Sultan Süleyman ve Abdülhamid. Hendek savaşının fikir vereni muvahhid Müslüman Selman-ı Farisi. Ve Peygamberin (sav) miraca yükseldiği muallak taşı.

Yeri gelmiş ve bugün Gazze bu kadar saldırılara maruz kalmışken şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Neden Gazze? Biliyorsunuz ki Gazze’de Yahudi yok. Kutsal kitaplarında Gazze, kıyamet senaryolarının yaşanacağı yer olarak geçiyor. Onun için orada isteyerek yoklar. İçimden bir ses diyor ki; “Gazze neden birilerinin kıyameti olmasın?”

İşte bu yüzden şimdi daha çok Ümmet olma, bir olma vakti. Şimdi Kudüs’e el uzatma vakti. Şimdi Ümmetin vahdeti olan Raşidi Hilafet Devleti’nin ikamesi için çalışma vakti. Şimdi Mescid-i Aksa’ya kardeş olma vakti.

Ey Müslümanlar! Sizi size göz aydınlığı olacak kurtuluş vadeden Hilafet Devleti’nin ikamesi için çalışmaya davet ediyoruz.

لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ “Çalışanlar böylesi için çalışsınlar!” [Saffat 61]

Ez cümle; Aksa… yani uzak… Sen uzak mısın ki? Ben bilirim ki uzak; gözlerin değil gönüllerin görmediği yerdir. Ben bilirim ki uzak; düşlere girmeyen, dualara gelmeyendir. Ben bilirim ki uzak; adını anınca kalbinin titremediği, gözlerinin nemlenmediği, sözlerinin titremediği yerin adıdır.

Ey Mescid-i Aksa! Sana ben sadece Kudüs diyorum. Çünkü sen içimde biriken tüm duyguların tek kelimesisin.

Bedenlerin, gönüllerin değil toprakların tutsak edildiği, Abdülhamid Han’ın yalnızlığına terk edilen yerdir Kudüs. Şimdi Hannece evlatlarımızı Allah yoluna adama vakti. Şimdi Meryemce Selahaddin ve Abdülhamidler yetiştirme vakti. Minarelerden “Nerde o kutlu adamlar?” diye nidâ edilen Selahaddin gibi, Ömer gibi, Abdülhamid gibi adamların gelme vakti. Şimdi kutlu Raşid bir Halifenin gelme vakti.

Allah’ım! Unutturma Beyt’ül-Makdis’i bizlere. Unutmasın insanlar, unutmasınlar kaç şehadete şahit olduğunu. Habibin Muhammed’in (sav) ayak bastığı bir toprağın dava şuuru ile sevdir bizlere Kudüs’ü. Sevdir ki Peygamberin (sav) mirası miracımız olsun…!

İrem DUMAN