YAYLIM ATEŞİ
01 Şubat 2022

YAYLIM ATEŞİ

Buz gibi soğuk havaları iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde iliklerimize kadar işleyen bir şey daha var ki o da cep yakan faturalardır. Karın da yağmasıyla beraber doğal olarak ısınabilmek için kombileri daha da açtık. Açtık açmasına ama elimiz titreyerek. Bir taraftan konutlarda doğalgaza 1 Ocak’ta gelen yüzde 25’lik zamla diğer taraftan elektriğe gelen yüzde 50’lik zamla yaylım ateşine tutulmuş gibi zam ateşine tutulduk. Bu kara kışta oturup faturaları nasıl ödeyeceğiz diye kara kara düşünüyoruz. Esnaf da yüksek gelen elektrik faturalarından dert yanmakta. Yaylım ateşine tutulduğumuz başka bir taraf ise gıda fiyatlarındaki artıştır. Son aylarda döviz kurunda görülen yükselme ve buna bağlı olarak maliyetlerdeki artış gerekçesiyle birçok temel mal ve hizmet fiyatları yükseldi. Ancak TL’den dövize yönelişi engellemek için uygulanmaya başlanan ve “kur korumalı mevduat” olarak adlandırılan tedbirlerle döviz kuru geriletilmiş olmasına rağmen etiketlerdeki fiyatlar değişmedi. Artan fiyatlar aynı kaldı. Aralık 2021 itibariyle gıda fiyatlarındaki artış yüzde 25,75 olarak hesaplandı. Böylece ücretli çalışanların ve emeklilerin geçim şartları daha da ağırlaştı. Yüksek enflasyon oranlarıyla geçinmek zorlaştı. Ekonomistler 2022 yılının gündeminin yüksek enflasyon yani “hayat pahalılığı” olacağını söylüyorlar. Öyle ki Cumhurbaşkanı’nın enflasyonu düşürmeden “düşük faiz” politikasında ısrar etmesi halinde vatandaşın cebindeki yangının daha da büyüyeceği görüşündeler.

Türk-İş Araştırma Merkezi’nin Aralık 2021 ayı raporuna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 4.013,26 TL’dir. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplamı ise (yoksulluk sınırı) 13.072,51 TL’dir. Bu tutarları asgari ücret ile karşılaştırdığımızda daha mutfaktayken biten asgari ücretin vahameti gözler önüne serilmektedir. Asgari ücret, kapitalist nizamın ücretli emekçiye biçtiği fiyattır. Türkiye’de ve kapitalizmin hâkim olduğu diğer yerlerde asgari ücret yoluyla bir avuç kapitalist tarafından milyonlarca işçi sömürülmektedir. Ülkemizde 1936 yılında ilk yasal düzenlemesi yapılan asgari ücretin uygulanmasına 1951 yılında geçilmiştir. O zamandan beri de yaşamını asgari ücretle idame ettiren kesimlerin insan onuruna yakışır bir hayat seviyesi yakalayamadıklarını görüyoruz. Yaylım ateşine tutulduğumuz bir başka taraf ise kira bedelleridir. Asgari ücret alıp kirada oturmak zorunda kalan insanların son zamanlarda kira bedellerindeki artışla geçinmeleri daha da zorlaşmıştır.

Tabi bunlara ilave olarak devletin hayatımızın her alanında her şeyden doğrudan ya da dolaylı bir biçimde vergi alması var. Neredeyse aldığımız nefesin vergisini de ödetecekler! Tüm bunlar “Bedava yaşıyoruz bedava; hava bedava, bulut bedava… Kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava” şiirini aklıma getiriyor. O zaman da hayatın pahalılığını, halkın parasız olduğunu kinayeli bir şekilde dile getiren şair, günümüzde yaşasaydı herhalde yine aynı şiiri yazardı. Devamlı yapılan zamlar, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, vergiler, yoksulluk ve daha pek çok sorunun kaynağı bazı kesimlerin belirttiği üzere mevcut iktidardan değil, devletin üzerimize tatbik ettiği kapitalist nizamdan kaynaklanmaktadır. Geçmişe dönüp baktığımızda iktidardaki farklı partilerin zamanında da yine aynı krizlerin yaşandığını göreceğiz. Neredeyse on yılda bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Kapitalist sistemin kendisi bu krizleri oluştururken, kendisi başlı bir başına sorunken onun içinde çözüm aramak aymazlıktan başka bir şey değil de nedir?

Oysaki İslam nizamının uygulandığı zamanlarda ekonomi alanında elde edilen kalkınma toplum düzeyindeydi ve yeniden uygulandığı zaman da öyle olacaktır. Fertler bazında yoksulluğun ortadan kaldırılması İslam’ın alamet-i farikasıdır. Profesör Ira Marvin Lapidus “İslam Toplum Tarihi” adlı eserinde İslam ekonomisinin parlaklığını şöyle belirtmiştir: “Kuzey Afrika ve İspanya’daki uygarlık olağanüstü ekonomik refah ile desteklenmiştir.” Gelirin dağıtılması ve düzenlenmesinde sadakalar ve zekât malları olumlu etki meydana getirmiştir. İslam’ın uygulanmaya başlanmasından sonra topluma hâkim olan maddi istikrara ve refaha bakıldığında şeriata göre toplum içinde zekât alma hakkına sahip olan fakir kimse bile kalmamıştır.

Altına dayalı para sistemi İslam’ın sistemidir. Kapitalist sistemde görülen enflasyonun en önemli sebebi ise doların rezerv para kabul edildiği kâğıt para sistemidir. Yeniden İslam iktisat nizamı tatbik edilmeye başlanırsa fiyat istikrarı da sağlanacaktır. İslam’ın ekonomi nizamında mal ve hizmetlerden daimi vergi alınması da haramdır. Alınması gerektiği zaruri durumlarda da zenginlerden vergi alınır. Dolayısıyla İslam halka zulüm olan vergi yükünü ortadan kaldırarak mal fiyatlarının da düşmesini sağlar. Hakeza İslam’da elektrik santralleri, petrol, doğalgaz, kömür madenleri kamu mülkiyetindendir. Yani insanların ortak malıdır. O yüzden özelleştirmeyle şirketlere satılan bu tür kaynak ve tesislerin tekrar kamu mülkiyetine döndürülmesi halinde halk başta bahsettiğimiz gibi cep yakan faturalara maruz kalmayacaktır.

Allah Subhanehu ve Teâlâ وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنٖٓي اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَثٖيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضٖيلاًࣖ “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik, yine onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” buyurmaktadır. (İsra 70) Kendisine yetecek miktarda yiyeceği, sığınacağı evi ve hastalandığında tedavi olacağı şifa kapısı bulunmadığı zaman insanın şan ve şeref sahibi olması mümkün olmaz. Zira insanın saygınlığı, tam olarak temel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla gerçekleştirilebilir.

İşin başka bir boyutu da şu ki kapitalist sistem sadece ekonomi alanında bizleri yaylım ateşine tutmuyor. Ferdi, sosyal, eğitim, adalet ve yönetim alanında da onun ateşine maruz kalıyoruz. Hayatımızda huzur, güven, refah ve zenginlik istiyorsak sadece bir yerdeki ateşi söndürmemiz yetmez. İslami hayatı yeniden başlattığımızda kapitalizm ateşini de söndürmüş olacağız ve refaha kavuşacağız Allah’ın (svt) izniyle. Bu müreffeh hayatı başlatacak olan ise sadece Râşidî Hilâfet Devleti’dir.