YAŞANANLARIN MÜSEBBİBİ MUHACİRLER Mİ?
04 Haziran 2022

YAŞANANLARIN MÜSEBBİBİ MUHACİRLER Mİ?

Bugün yaşanan ahlaki yozlaşma, iktisadi çöküş kısacası toplumun maddi-manevi yaşadığı tüm sıkıntıların müsebbibi olarak ülkemize göç etmiş Suriyeli, Afganistanlı vesair göçmenler görülmekte. Bu kimselerin haklı haksız gözetilmeden suçlanmaları hepinizin malumunuzdur. Irkçı bir anlayışla, ülkemize göç etmiş muhacirleri gündeme getirenler bilmeli ki bu insanlar bu topraklara basmadan önce de taciz, tecavüz, şiddet, ahlak dışı davranışlar, iktisadi sarsılma ne yazık ki gündemimizde sıkça rastlanan meselelerdi. Bugün rahatsız olduğumuz, sıkıntı yaşadığımız her konuda muhacirleri suçlamak ne kadar doğru önce bunun cevabını vermeliyiz.

Bu yıl iktisadi açıdan yaşadığımız sıkıntıların aynısını aslında her yıl yaşıyoruz. Asgari ücrete zam yapılmasının akabinde her şeyin yoluna gireceğini maddi anlamda rahatlayacağımızı düşünürken gıda, elektrik, su, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlara zam yapılmasıyla, asgari ücrete yapılan zammın aslında hiçbir anlam ifade etmediğinin bu yıl farkına varılması derin uykudan uyanmanın neticesidir.

Ekonomik sıkıntı yaşıyor olmamız muhacirlerin ülkemizde olmasından dolayı değil, bilakis yönetim tarafından halkın hakkının yenmesi, insanlığın temel geçim kaynaklarına sürekli zam yapılması, yaşamımızın her alanında haksız vergiler ödememiz iktisadi çöküntüye sebep olan durumlardandır. Bu konu ile ilgili Ebu Hureyre’den Rasulullah’ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmektedir:

لْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ فِي الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّارِ

“Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, merada (tarla, arsa) ve ateşte (doğalgaz, petrol).”

Toplum içerisinde “Suriyeliler yüzünden iktisadi sıkıntı yaşıyoruz, Afganistanlılar yüzünden ahlak dışı şeylere şahit oluyoruz, ülkemize göç eden kişiler yüzünden taciz ve tecavüz sıkça rastaladığımız bir durum!” tarzı içi boş suçlamalarda bulunurken aslında bunları yapanların sadece muhacirler olmadığını bilmeliyiz. Zira bu topraklarda yaşayan Türkler tarafından da aynı çirkinliklerin hatta çok daha fazlalarının yapıldığına defaatle şahitlik ettik. İğrendiğimiz, dillendirmeye haya ettiğimiz konular dibimizde bitti... Hatta bazen dede, baba, dayı dediğimiz en yakın kan bağı olan kişiler tarafından!

Sokaklarda ahlak dışı sergilenen durumlara tepki gösterenler ve muhacirleri suçlayanlar anlamalıdır ki daha dün metrobüste yakınlaştığı için büyüklerin tepki gösterdiği ve herkesin “özgürlük” diye savunduğu kimselerin durumu bugün bu gündemi meydana getirdi.

Biz Müslümanların Allah’ın (svt) hükmüne göre hayatını düzenlediği ilk dönem olan Asr-ı Saadet’e döndüğümüzde Haşr Suresi’nin 9. ayetine konu olan Ensar-Muhacir kardeşliğini, İslam’ın ön gördüğü merhamet, vicdan, yardımlaşmanın en güzel örneğini görebiliyoruz. Hepimizin bildiği hicret vakası… Yüzlerce Müslüman yanlarına hiçbir şey almadan, hiç bilmedikleri bir beldeye yerleştiler. Fakat orada hiç yabancılık çekmediler. Çünkü Müslüman kardeşleri onlarla her şeylerini paylaştılar. İslam’ın, iman edende oluşturduğu anlayış budur. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır;

وَٱلَّذِينَ تَبَوَّءُو ٱلدَّارَ وَٱلْإِيمَٰنَ مِن قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِى صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِّمَّآ أُوتُوا۟ وَيُؤْثِرُونَ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ ۚ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِۦ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ

“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” [Haşr 9]

İşte onların takındığı tavır buydu ve Allah (svt) bu tavrı takınan Müslümanlara yardımını vaad etti.

Aklıselim düşünen bir Mümin için yaşanan sıkıntılar karşısında takınması gereken tavır; bunca fücuru hangi ırkın, hangi milletin yaptığı değil, bilakis bu sorunun nereden kaynaklandığı ve köklü çözümün nasıl olması gerektiğini düşünmek ve çözüm için çabalamaktır. Her ırkta kötülüğü ahlak edinmişler olduğu gibi iyiliği esas alanların da olduğunu unutmamak gerekir. Nasıl ki hiçbir Türk sütten çıkmış ak kaşık değil, içinde iyiler de kötüler de mevcut ise diğer ırklara mensup insanlar da aynı şekilde içlerinde Allah korkusu olanlar olduğu gibi, hayasız olanlar da vardır. Bu bilinçle olayları değerlendirmek ve Müminlerin ırkı ne olursa olsun kardeş oldukları gerçeğinin kavranması duasıyla…

Evindar GÜRGÜN