Sürgünüz bu dünyaya. Havasına, suyuna, yerine, göğüne, denizine, toprağına… Alışamayışımız bundan hep. Yaşamak denen çabaya ayak uyduramayışımız, güneşle birlikte doğamayışımız her sabah, bulutlarla ağlayamayışımız sonbaharda, asıl yurda özlem duyuşumuz daima… Her solukta acıyla yutkunmamız bundan hep. Çünkü yabancı bu nefes bize. Her adımda duraklayışımız bundan. Çünkü bilmiyoruz bu diyarın yollarını. Her çığlıkta suskunluğumuz bundan hep. Çünkü uzağız kelimelerine bu ülkenin. Soluklanmaya çalışıyoruz özge nefeslerle, adımlamaya çalışıyoruz pusulasız yolları, anlaşılmaya çabalıyoruz anlamayacağımız memlekette. Bir avuç toprağız oysa. Sularının çamur olmaya yetmediği diyarın, cennetten sürgün edilmiş yabancılarıyız yalnızca. Bu sürgünün bir imtihan olduğunu söylemiyor mu canın sahibi?
﴿اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً﴾ “Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini imtihan edelim.” [Kehf 7]
Bir imtihandır bu sürgün, oyalayıcı süslerle örtülü… Kanıyor muyuz el memleketine? Unutuyor muyuz asıl vatanımızı? Çok aldatıcı olan şeytana aldanıyor muyuz sahiden?
فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُور﴾ُ…﴿ “…Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı olan şeytan sizi Allah’ın affıyla kandırmasın.” [Lokman 33] diye ikaz edilmemize rağmen…
Bir aldanıştır bu sürgün… Aldanıp oyalanıyor, unutuyoruz dönüşü. Sonsuz mu sanıyoruz dünyayı?
﴿وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ﴾ “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.” [En’âm 32]
Bir oyundur bu dünya ve her oyunun bir nihayeti vardır… Dünyanın bir imtihan olduğunu bilenlere… Dünya hayatına aldanmayan, oyunuyla oyalanmayanlara… Dünyayı sürgün belleyip asıl vatan olan ahireti unutmayanlara… Selam olsun…
Hifa Özcan