SÖZLERİN KİFAYETSİZ KALDIĞI DURUMDAYIZ
11 Şubat 2023

SÖZLERİN KİFAYETSİZ KALDIĞI DURUMDAYIZ

Sözlerin kifayetsiz kalacağı bir makale yazmak... Yazar kardeşlerim bilirler, makale yazmaya başlarken ilk önce konu belirlenir. Hatta çoğu zaman konu belirlemede zorlanırız. Konumuz belli olduğunda konu ile ilgili araştırmalar yaparız, örnekler buluruz ve nihayetinde ortaya istifade edebileceğimiz bir makale çıkmış olur. Bir gün büyük bir istekle yazdığım makalemi konu hazır ve güncel olduğu halde zorlanarak yazacağımı düşünemezdim. Oysa gözle görülür, örnek olacak birçok canlı yaşanmış vakalar olmasına rağmen Ümmetin içler acısı hâlini göz önüne getirerek kaleme almak kolay değilmiş.

Son bir hafta içinde dünyadaki bütün Müslümanlar olarak Allah Rasulü’nün (sav) şu hadisinde bildirdiği hastalığa yakalandık. Ve aciz olduğumuzu bir kez daha anladık.

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”(Buhari)

Bilindiği üzere, Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde biri saat 04.17’de biri saat 13.24’te olmak üzere Kahramanmaraş Pazarcık merkezli iki büyük depremle sarsıldı. İlki 7,7 ikincisi 7,6 büyüklüğündeki deprem Suriye’yi de etkiledi. Türkiye’de deprem; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkıma yol açtı, depremin şiddeti ile binalar yıkıldı ve yollar yarıldı. Arama kurtarma çalışmalarının 6. gününde 10 ilde toplam can kaybı 22 bin 327'ye yükseldi. Yaralı sayısı 80 bin 278, yıkılan bina sayısı ise 6 bin 444 olarak açıklandı. Bu sayılar gittikçe de artıyor. Enkaz altında kalanların sayısına ilişkin ise henüz bir açıklama yapılmadı.

Bir felâket niteliğinde olan depremde yıkımların ve can kaybının çok olması ile Kapitalist sistemin menfaatini ve kapitalist sistemde insan canının hiçbir değerinin olmadığını bir kez daha gördük. Malzemeden çalarak yapılan binaları insanlara fahiş fiyatlara satan müteahhitler, böyle binaların yapılmasına izin veren mühendis ve belediyeler, denetimi sağlam yapmayan her insan Allah’a (svt) hesap verecektir. Kapitalist sistemin çarkında menfaat uğruna bir iş yapmanın sonucunda hayatımıza yansıyan: “Sesimi duyan var mı”? diye çırpınanlar, cansız bedenler, yetim kalmış çocuklar, yarıda kalmış hayaller, dağılan aileler ve hatıralardan silinmeyecek enkaz mağduru kardeşlerimizin yürek burkan görüntüleri oldu.

Hatay’da bir baba gördük, aç ve mağdur olduğu halde cebinde bir paket bisküviyi saklamış yiyemiyor bir umut ile ağlayarak “çocuklarım çıksın onlara vereceğim diyor.” Yine bir annenin feryadı... 4 çocuğu yanyana uyuyor. Gece boyunca odalarına gidip geliyor, kontrol ediyor onları. “Nereden bilecektim ki hepsi birden gidecek bilsem ayrı kalmazdım, onları bir daha göremeyeceğim” diyerek çaresizliğini belli ediyordu. Binlerce insan hayatını kaybetti. Nice canlar toprak olup gitti, Niceleri de cennet kuşları oldular.

Allah’ın(svt) kelamını hıfzetmeye gönül veren Hafızlık talebeleri gibi... Peki ya enkazın altından çıkan sesler? Kurtarma ekiplerinin elini tuttuğu birine soru sorması üzerine “O benim elim değil başkaları da var” demesi. Başka bir bacımız “yanımda eşim de var ama o öldü.” demişti ve artık tek başına bir yanı eksik olarak hayatı devam edecekti. Birbirine sarılmış bedenler gördük. El ele olan belki de kaçma esnasında yakandılar sarsıntıya ve bir daha ayrılmadı elleri nefessiz kalana dek... Bir kaç günde saçları ağaran babalar gördük, kızı öldüğü halde elini bırakamayan, başından ayrılamayan.. Ve daha birçok can yakıcı, unutulmayacak canlı sahnelere şahit olduk. Yardıma muhtaç oldukları halde yakınlarından haber alamadıkları için uzatılan yardımı kabul etmeyecek kadar hüzünlü anneler vardı. İzlerken gözyaşlarımızı tutamaz olduk. Yardım dağıtmaya gelenlerin gözlerinin içine bakarken masum, savunmasız geleceğinden bir habersiz olan çocukları görünce.

Bir şehrin yok olması demek milyonlarca insanın dağılması, eksik kalması ve hayatının yok olması demektir. Yardım etmek amacıyla her yerden deprem bölgelerine gidildi. “Hatay, Antakya, Maraş diye bir şehir yok, kalmamış!” diyordu gidenler. Ve o gidenler yollarda yığılmış cesetleri torbalarda , görüp kokusunu aldılar. Bir Müslümanın çaresizliğini görmek kişiye dünya azabı olarak yeterlidir.

Hüzünlü vakalar ile birlikte bu Ümmette hayrın olduğunu da gördük. İnsanlar günlerce enkazın altında üzerine yığılmış betonların altından çıkınca “Allahu Ekber” nidası ile tekbir getirdiler. Kur’an’ı Kerim okuyarak çıktılar. Allah’ın selamını vererek kurtulanları görünce umudun var olduğunu da gördük. İnsanoğlu akledip düşünmeli günlerce, saatlerce beton yığınları altında binlerce insanlar kaldı. Yaşlı, genç, çocuk ve henüz 40 günlük, 2 aylık yeni doğmuş bebekler, o enkazın altından yemeden, içmeden nasıl sağ çıkabildiler? Bir kurtarma aleti nasıl bedenlerine isabet etmedi? Yara almadan kurtuldular. Bu güç elbette Azim ve mutlak güç sahibi Allah Azze ve Celle’nindir. O’nun (svt) gücü her şeyin üstündedir. Enkazdan 5 gün sonra sağ çıkan 5 yaşındaki kız çocuğunun :“Ben burada uyuyordum neden beni uyandırdınız demesi Allah’ın kulları üzerinde güç sahibi olduğunun delilidir.” İslâm Ümmeti dört elle Ümmetin derdi ile dertlendi. Kardeşlerimiz açken tokluğu unuttuk, yemek yapmaktan, içtiğimiz sudan, aldığımız nefesten ve içinde olduğumuz rahatlıklaktan utanır hale geldik.

Ve bir zorluk ile karşı karşıya gelince, Ümmetin zelil ve perişan olduğunu görünce İslami bir devlete ne kadar muhtaç olduğumuzu iliklerimize kadar hissediyoruz. Özellikle Suriye’deki kardeşlerimizin zor yaşam şartları altında bu enkaz ile mücadele etmeleri, depremin ve Esad rejiminin bombalarına maruz kalmaları bizleri derinden üzdü. İslam Ümmetinin başında bir mutasım olsaydı Ümmet sahipsiz kalmazdı, hile ve riya Ümmetin işlerinden uzak olur, riayet edene hiddet gösterilir ve had bildirilirdi.

Ümmetin birliği, dirliği ve selâmeti için, duamız odur ki, Rabbimiz (svt) tez vakitte nusretini bize ikram eylesin inşaAllah. Bizlere Raşidi Hilafet Devletinin tebaasında yaşamayı nasip etsin. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz enkazda vefat eden kardeşlerimize rahmet kalanlara ise mağfiret eylesin. Ümmet olarak bizleri bu zorlu imtihanı kazananlardan eylesin. (Allahumme Amin)

Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. [Bakara 155,156]

Sadiye Güneş