RAMAZAN BAYRAMI VE HORTLAYAN IRKÇILIK
10 Mayıs 2022

RAMAZAN BAYRAMI VE HORTLAYAN IRKÇILIK

Bayram nedir deseniz, kendimce çocuk gülüşündeki masumiyet, çocuk doğallığı ve sadeliği diyebilirim. Bayramları çocukluğumdan beri severim. İnsan çocukken menfaatçiliği, çıkarları peşinde koşmayı, dünyada dönen kirli oyunları bilmez. Doğaldır, olduğu gibidir, saftır, temizdir. Bayramlar bütün aile bireylerinin bir araya geldiği, çocukların cıvıl cıvıl ortada koşturduğu, hep bir ağızdan coşkuyla sohbet edilen ortamlardır. Bayramlarda özlemler giderilir, kurulan sofralarda birlik ve beraberlik yaşanır. Bayramlarda sevmenin, sevilmenin, bir yere ait olmanın değeri daha iyi hissedilir ve bilinir. Her ne kadar bayramları eskisi gibi kutlayamasak da her bayram bende aynı hisler canlanır. Benim nazarımda bayramlarda bir inşirah ferahlığı vardır. Yüce Rabbimiz Allah (svt) da biz kullarına, çocuklar gibi sevinip mutlu olabileceğimiz, O’na yakınlaşmamıza vesile olacak, layıkıyla uyguladığımızda günahlarımızdan arınmamızı sağlayabilecek iki bayram hediye etmiştir. Bunlardan birisi Kurban Bayramı diğeri ise geçtiğimiz günlerde idrak ettiğimiz Ramazan Bayramı’dır. Oruç tutan kişinin iki sevinci vardır; birisi orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri de Rabbine kavuştuğu andaki sevinci. Bayramlar biz Müslümanlar için kucaklaşma, kavuşma, barışma, ziyaret, ibadet ve Allah’ın (svt) bütün hükümlerine teslimiyetin mükâfatı olan kutsal günlerdir. Bu yıl yine Ramazan ayına ve Bayram sevincimize gölge düşüren durumlar yaşadık. Ramazan hilalini görünce oruca başlanması, Şevval hilalini görünce bayram yapılmasını bildiren hadis-i şerif olmasına rağmen Ümmet olarak farklı günlerde Ramazan Bayramı’nı kutladık. Ramazan ayında, her yıl olduğu gibi Müslümanlara ve İslami değerlere saldırılar oldu. Gasıp Yahudi varlığı “İsrail”, Filistinli Müslüman kardeşlerimize yine saldırarak onların Ramazanlarını kana buladı. “İsrail” ile siyasi anlaşmalar yapan Müslüman belde yöneticileri ise bu durum karşısında “İsrail ile siyasi ve ekonomik anlaşmalar başka bu durum başka” diyerek kendilerini kenara çekmeyi tercih ettiler. Müslümanlar için bin aydan daha hayırlı olan mübarek Ramazan ayında bir avuç kendini bilmez mahlûk, Kadir Gecesi kutlaması etiketiyle içki kadehlerini tokuşturdukları bir fotoğrafla İslami değerlere saldırma cüretini gösterdiler. Müslümanların aynı gün oruca başlayamayışlarına sebep ve aynı gün bayram yapmalarına engel olan, İslam’ın bu konudaki hükmünü görmezden gelen ve Allah’ın (svt) hükümlerini şartlara, vakıaya, menfaatlerine ve zamana göre eğip büken yöneticilerdir ve onlar tarafından ısrarla uygulanan küfür nizamlarıdır. Şer’i hükümler, eğip bükmek için değil, tatbik etmek içindir. Elbette Hilafet olmayınca şer’i hükümler tatbik edilemiyor ve Müslümanların şer’i hükümlere olan bağlılıkları da sekteye uğruyor. O yüzden bayramlarımız tam bir sevinç içinde değil, buruk bir sevinç ile geçiyor, sevincimiz kursağımızda kalıyor. İslam’ın hükümlerini görmezden gelerek küfür nizamlarını tatbik eden yöneticiler sosyal medyadan ve basın-yayın organlarından halka Allah’ın (svt) adını anarak hayırlı, sağlıklı, huzurlu ve mutlu olmalarını dileyen bayram mesajları yayınlıyorlar. Vallahi Allah’ın (svt) hükümlerinin tatbik edilmediği hiçbir yerde huzur da olmuyor, mutluluk da kalmıyor. Bakın uygulanan kokuşmuş nizamların tatbik edildiği yerlerde her daim zulüm, açlık, yoksulluk, ahlaksızlık, fuhuş, yolsuzluk vb. kol geziyor, kardeş kanı akıtılıyor. Dünya üzerinde bu kadar bozukluk, kokuşmuşluk varken yöneticiler çıkıp da birlikten, dirlikten, kardeşlikten, İslam âleminin tek bir yürek olmasından ahkâm kesmesinler lütfen! Çünkü hiç inandırıcı gelmiyor. Mübarek bayramlarda bari Müslümanları kandırmaya çalışmayın. Sizlerin bu sahte beyanlarınız bizim içimizi neşe ile falan da doldurmuyor. Müslümanlar ancak Allah’ın (svt) yarattığı dünyada O’nun hükümleri tatbik edilince huzurlu, mutlu ve neşeli bayramlar yaşayacaklardır. İslam’a ve Müslümanlara yönelik yapılan bu saldırılar ve çirkin davranışlar içinde geçen bir Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı daha bitmemişken aşağılık ve bölücü bir fikir olan ırkçılık hortladı. Irkçılık, “farklı bir ırk veya etnik kökene sahip oldukları için diğer insanlara yönelik önyargı, ayrımcılık veya düşmanlıktır. Irkçılık genel olarak çeşitli insan ırkları arasındaki biyolojik farklılıkların kültürel veya bireysel meseleleri de tayin etmesi gerektiğine ve doğal sebeplerle bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir. Irkçılık terimi çoğunlukla, kendi etnik kültür değerlerini tek kriter olarak belirlemek (etnik merkeziyetçilik), farklılık korkusu (zenofobi), ırklar arasında birleşmelere ve ilişkilere karşıtlık ve milliyetçilik gibi kavramları da anlatıyor olabilir. Irkçılık; sosyal ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen şiddeti haklı göstermektedir. Irkçılık genel hatlarıyla incelendiğinde kendi kanını taşıyan, aynı dili konuşan ve aynı soydan gelenlerin başka soylardan gelenleri aşağılaması olarak algılanır.” şeklinde tanımlanır. Irkçılık, milliyetçilik, kabilecilik, ötekileştirme vb. adı ne olursa olsun hepsi de düşmanlığa, kin ve nefrete, bölünmeye götüren düşük fikir ve davranışlardır. Son iki gündür Türkiye gündeminde de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ arasında yaşanan atışmalar buna kötü bir örnektir. Devlet makamında görev verilmiş şahısların, basın- yayın organlarında birbirlerine sokak jargonuyla sarf ettiği söylemler, bozuk kapitalist sistemin ne seviyede olduğunun en yakın örneklerindendir. Ümit Özdağ, daha önceki basına yansıyan bazı olaylardan da görüldüğü üzere, Türkiye’ye gelen Suriyeli ve diğer göçmenleri bu ülkede istemeyen bir yaklaşım içindedir. İçişleri bakanı Süleyman Soylu ise, göçmenlerin işverenler için sigortasız çalıştırılan ucuz işgücü olduğunu, sömürüldüğünü itiraf ederek ülkelerine gönderilmesinin iş insanlarını olumsuz etkileyeceği endişesinde olup işverenlerin bu durumdan olumsuz etkileneceklerini savunmaktadır. Her iki taraf da kendi partisi için prim yapmanın derdindedir. Ne halkı düşünme ne de göçmenleri düşünme derdinde değillerdir. Fakat onların bu söylemleri ve eylemleri Türk halkını ve göçmenleri birbirine düşürmek isteyen fikrin fitilini ateşlemektedir. Göçmenler gelmeden de Türkiye’de suç oranı oldukça yüksekti. Yapılmasıyla övünülen cezaevlerinde boş yer yoktu. Bugün de aynı şekilde, aynı bozuk sistemle devam edildiği için cezaevleri dolup taşmaktadır. Her ırkın iyileri de kötüleri de olduğu gibi gelen göçmenlerin arasında da tıpkı Türkiye’de yaşayanlarda olduğu gibi iyi ve kötüler vardır. İslam İnsanlara, kardeşlik bağını güçlendiren fikirlerle birbirlerine bağlanıp Ümmet olma bilincini verirken kapitalizm ve onun uzantılarından olan milliyetçilik; insanları birbirlerine düşman etmektedir. Bu ayrıştırıcı, düşmanca fikirler İslam’dan değildir. Bu topraklar İslam topraklarıdır. Allah (svt) katında bir ırkın başka bir ırka hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Türkiye’de insanlar iş bulamıyorsa, sokakta güvende değilse, markete gidince sepetini dolduramıyorsa, enflasyon yüksekse bütün bunların sebebi göçmenler değildir. Asıl suç, “Yüksek enflasyon sebebiyle insanımızın yaşadığı sıkıntıların her birinin farkındayız ve sorunları asla görmezden gelmemiz söz konusu değildir.” diyen fakat çözüm üretemeyen yöneticilerindir. Ayrıca Suriyeli veya diğer göçmenleri kastederek “Onlar geldi ev fiyatları ve kiralar uçtu.” diyenler böyle bir değerlendirme yapmadan önce lütfen yaşadıkları ülkenin ekonomi politikaları ve ekonomilerini kim, nasıl yönetiyor diye bir araştırma yaparak bilgi edinsinler. Ülkedeki beceriksiz yöneticilerin ekonomiyi yanlış tatbik etmelerinin faturasını gelen göçmenlere kesmeyin. Üstelik o göçmenleri Türkiye’ ye kabul etmek için bazı anlaşmalar yapıldığını ve paralar alındığını da hatırlatmış olalım. Allah’ın (svt) arzında, yarattığı kullarına yetecek kadar rızık var. Yeter ki Allah’ın (svt) emrettiği İslam’daki ekonomi politikalarının uygulanmasını sağlayan yöneticiler olsun. Allah(svt) şöyle buyurmuştur; إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “İnananlar ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece merhamet olunursunuz.” [Hucurat 10] Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur; “Irkçılığa çağıran bizden değildir”, “Irkçılık uğruna savaşan bizden değildir”, “ Irkçılık üzere ( tövbe etmeden) ölen bizde değildir). [Ebu Davud]