Uyandığımız her yeni günde bizi derinden sarsan, toplumun geldiği dehşet verici durumu gözler önüne seren bambaşka olaylara tanıklık ediyoruz. Artık “Bundan daha kötü ne olabilir ki?” sorusunu bile sormaya çekinir olduk. Zira kötü hatta çok daha kötü diyebileceğimiz durumlar sanki açılan bir kara delikten üzerimize oluk oluk yağıyor. İşte bunlardan sonuncusu Ankara’da yaşandı.
Daha 13 yaşında olan bir evladımız sırf bilgisayar oyununda kendisini öldürdüğü için kendisi gibi 13 yaşında olan arkadaşını önce dövdü, sonra çekiçle öldürdü.
Bu tablo geldiğimiz vahim durumu en net haliyle ortaya koyuyor. Düşünün, henüz 13 yaşında olan bir çocuk bir bilgisayar oyunu yüzünden arkadaşını darp edip öldürüyor. Duyanları sarsan bir o kadar üzen bu olay karşısında insan “perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” atasözünü düşünmeden edemiyor. Çünkü toplum olarak sağımız solumuz şiddet olmuş. Körpe zihinlere televizyon dizilerinde, oyunlarda, aile hayatlarında, sokaklarda aşıladığımız tek şey ne yazık ki “ŞİDDET(!)”. Dizilere ya da oyunlara hatır kalmasın diye konulan “7+” (yedi yaş ve üzeri için uygundur) ifadesinin bir etkisi olmadığı ise aşikâr. 7+ ifadesini koymakla yetinmek, toplumumuzun temellerine patlayıcı döşeyip patlamasını beklemek ile eşdeğer değil mi? Yapılması gereken asıl şey ise tüm bu şiddet içerikli dizi ve oyunlara son vermek, bir daha yapılmasına engel olacak yaptırımlar ve cezalar uygulamaktır.
Tüm bunlar yapılmaz ve bizler buna bir “Dur!” demezsek uçurumun eşiğinde olan çocuklarımız ve gençlerimiz ellerimizin arasından kayıp gidecek. Peki, oturup uçurumdan yuvarlanışlarını öylece izleyecek miyiz? Ne zaman neslimizi ve toplumumuzu ifsat eden, bu irin dolu sistemden kendimizi kurtaracağız? Bizlere hayat verecek, saadete eriştirecek olan Allah’ın muazzam nizamına sarılmanın vakti çoktan gelmedi mi?!