Müslüman Gencin Topluma Karşı Sorumluluğu
01 Ekim 2022

Müslüman Gencin Topluma Karşı Sorumluluğu

Henüz Mekke'de Peygamberimizin (sav) nübüvvet ile şereflenmesinin ilk yıllarıydı. Mekke toplumunda ahlaksızlığın, hayasızlığın, adaletsizliğin, hakim olduğu bir ortamda Rasulullah (sav) gençlere İslam'ın ortaya koyduğu İslami kültürü fehm ettiriyordu.

Nasıl bir kültür ki daha Erkam bin Erkam'ın (ra) evinde henüz 18 yaşında olan Musab Bin Umeyr'e (ra) Medine'de İslami devletin kapısını açıyordu. Arap yarımadasının tamamına hâkim olduktan sonra İslami kültür ve onun hükümleri, dünyaya yüzyıllarca medeniyet dersi veriyordu. Ve dahası bir çok izzetin kaynağı olup toplumları küllerinden yeniden doğuruyordu.

Ne zaman ki tarihler 3 Mart 1924’ü gösterdi işte o zaman maalesef hilafetin ilga edilmesi ile beraber özelde Müslümanlar genelde ise bütün insanlar dünya sahnesindeki zamanların en kötüsüne tanıklık ettiler. Kapitalizmin ürünü olan laiklik ve demokratik yönetimlerin ortaya koyduğu fikir, duygu ve düşünceler tam bir asırdır nice toplumları ifsat etti.

Batının medeniyet ve hadaratından çıkan kokuşmuş eğitim sistemi Müslümanlara hiçbir şey kazandırmadığı gibi aksine çocukları ve gençleri karanlıklara hapsetti. İslam ile toplumlara rol-model ve öncü olan gençlik, kapitalizmin aralarına sızması ve zihinlerini işgal etmesi ile çağın kurbanı olup hiçbir gayesi olmayan vucüdu kendinin ama zihinleri ve fikirleri batılın ürünü olan bir hale büründü! Karanlıklar içerisinde yolunu şaşırmış ve sorumluğunu unutmuş duruma düştüler. İşte bu karanlıktan ve her yanıyla zulüm saçan bu ideolojiden kurtulmanın elbetteki yolu yine Rasulullah’ın (sav) getirdiği risalet olacaktır.

İşte bu risalet nasıl ki cahiliye toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkarmış ise bugün de kapitalizmin karanlığından bizleri aydınlığa çıkaracak olan yine bu risalet ve onun uygulayıcısı olan Hilafet devletidir.

Bize düşen de toplumu bu hale getiren her bir durumu iyice etüt edip üzerine tahliller yaparak onları bu durumdan kurtarmak için gayret etmektir. Sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmektir. Neslimizi ve toplumu ifsad edilmekten, zihinleri işgal eden batı hegemonyasından kurtarmaktır. Topluma karşı İslam’ın şahsiyetine sahip rol-model olmaktır. Fikirleri ile davranışları ile konuşmaları ile eserleri ile bir bütün olmaktır.

İbrahim’i (as) bilirsiniz Allah'a (svt) asi olan, bozulmuş kokuşmuş bir çevrede yetişmesine rağmen asla bu çevreden etkilenmemiştir. Çevresi ne kadar kötü, asi bir toplum olursa olsun umutsuzluğa düşmemiş ve ümidini yitirmemiştir. Başta ailesi olmak üzere toplumu şirkten, fesattan kurtarmaya çalışmış, ıslah için tek başına mücadele etmekten geri durmamıştır. Sadece eşi Sare ve kardeşinin oğlu Lût (as) kendisine iman etmelerine rağmen diğerlerini de tevhide çağırmaktan geri durmamıştır. Toplumdan etkilenen değil onları etkileyen olmuştur. Nesne değil bilakis özne olmuştur.

İşte en büyük pay geleceğin birer ışığı olan biz gençlerde! Biz Müslüman gençler bulunduğu her yerde Hz İbrahim (as) gibi olup Allah'a (svt) dayanmalı, şartlara teslim olmayıp mücadeleye devam etmeliyiz.

Ümmetin, toplumun halini bulunduğu halden kurtarmak için gece gündüz çalışmalıyız. Eğer biz Müslüman gençlik ve tüm Müminler bu sefil, perişan, evleri başlarına yıkılan Ümmetin halinden haberdar isek ve onları bu vaziyetten kurtarmaya muktedirsek, buna rağmen onları bu halde bırakırsak bundan daha büyük bir günah olabilir mi? Allah’ın (svt) cezalandırmasını hak eden bundan daha korkunç bir suç var mı? Bunu hiç düşündünüz mü? Ama onların kurtuluşu için koşuşturursak, çoluk çocuğu kurtarmak için hızlanır, imdatlarına yetişirsek ve bunu da bu işte birtakım tehlike ve risklerin bizi beklediğini bile bile yaparsak kimin sevabı bizim sevabımızdan daha büyük olabilir? Düşünebiliyor musunuz? Allah’ın (svt) failini övdüğü hangi amel bizim bu amelimizden daha kıymetli olabilir? Hangi sevap, yıkılıp yok edilmişken İslam’ın sultasını/otoritesini yeniden geri getirmekteki sevapla yarışabilir?

Kur’an hayatımızdan çıkmışken onu tekrar hayatımıza yön veren, şekil veren bir mevkiye getirmekten daha hayırlı bir fiil var mıdır? Kendini, benliğini unutmuş bir toplumu fıtratına kavuşturmak için çabalamaktan daha elzem bir çaba var mıdır? Ey Gençler! Allah’ın (svt) üzerinize farz kıldığı bu sorumluluğu yerine getirin! Zira Allah; razı olduğu dinini, muhakkak surette yeryüzüne hâkim, sizi de mutlaka halifeler kılacağına dair söz vermiştir. Öyleyse siz de bu ulvi farzı yerine getirerek onun bağışlanmasına koşun!

Seher BALKIZ

#SavrulanGençlik