İlişkilerin sağlam bir zemine oturtulması ve devam ettirilmesinde çok önemli bir unsur vardır. O öyle bir şeydir ki eğer ortadan kalkarsa en iyi arkadaşlığı, en başarılı şirketi, en parlak ekonomiyi, en güçlü hükümeti ve dahi bir ideolojiyi yok edebilir. Diğer taraftan eğer geliştirilerek yükseltilirse hayatın her alanında benzersiz bir başarı ve bolluk oluşturabilme potansiyeli meydana getirir. Ancak tüm bunlara rağmen en az anlaşılan, en çok ihmal edilen ve zamanımızın en hafife alınan kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Evet, bu şey güvendir. Güven, herhangi bir kaygı, kuşku ve tereddüt duymadan bağlanmak ve inanmak, kendini teslim edebilmektir. Güven duygusu, insanın en temel psiko-sosyal ihtiyaçlarındandır. Ferdi ve sosyal sağlık açısından da hayatiyet ifade eder. İnsanın bir şeye güvenmesi, varlığını huzurlu bir şekilde devam ettirebilmesi için gereklidir.
Üzerimize tatbik edilen kapitalist sistemde halkın siyasal sisteme, partilere ve genel olarak tüm kurumlara güvenlerinin azaldığı kanısı, özellikle son yıllarda yaygın bir kanı haline geldi. Şüphesiz ardı arkası kesilmeyen siyasi ve ekonomik krizler, medyada hiç eksik olmayan skandallar ve yönetme kapasitesi düşük hükümetler, insanların siyasal sisteme ve yerleşmiş kurumlara yönelik tutumlarındaki değişikliğin ve huzursuzluklarının sebepleri arasındadır. Kapitalist sistemde güven erozyonlarının yaşanması aslında şaşılacak bir durum değildir çünkü o, menfaati ölçü kabul eden ve her zaman krizlere gebe olan bir sistemdir. Ekonomideki kötü gidişat, alım gücünün zayıflaması, dünya servetlerinin zengin birkaç kişinin elinde toplanması insanların kapitalist ekonomiye olan güvenlerini günden güne yok etmektedir. Can ve mal güvenliğinin sağlanamaması, en temel ihtiyaçlardan olan barınma güvenliğinin temin edilememesi kapitalist sistemin gerçek yüzünü göstermektedir. Avrupa ülkelerinde evsizlerin sayısı her yıl artmaktadır. En iyi ekonomiye sahip olduğu düşünülen ABD’de bile 2020 yılının başında 580 binden fazla evsiz insan olduğu bildirilmiştir. Sokakta yaşayan bu insanların çoğunun uyuşturucu bağımlılığı ve sağlık sorunları bulunmaktadır. Bu da bize göstermektedir ki insanların akıl güvenliği uyuşturucu ile yok edilmeye çalışılmaktadır.
İsviçre’nin Davos kasabasında 50. kez düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu öncesinde bir anket yayımlandı. Anket, dünya genelinde çoğu insanın düşüncesinin kapitalizmin faydadan çok zarar verdiği yönünde sonuçlandı. Yaklaşık 20 yıldır on binlerce insanın temel kurumlara duyduğu güveni ölçen Edelman Güven Barometresi 2020 yılında ilk kez kapitalizmin nasıl değerlendirildiğine yönelik anket gerçekleştirdi. ABD, Fransa, Çin, Rusya gibi 28 ülkeden 34 bin kişiyle görüşülen ankette, katılımcıların yüzde 56’sının “kapitalizmin mevcut haliyle dünyaya faydadan çok zarar verdiğini” düşündüğü belirtildi. Ulusal bazdaysa kapitalizme olan güvenin en düşük olduğu ülkeler yüzde 75 ve 74’le Tayland ve Hindistan. Fransa da yüzde 69’la onları izliyor. Anketin ayrıca şu ana kadarki bir dizi benzer kaygıyı da doğruladığı görülmüştür. Bunlar arasında teknolojik ilerlemenin hızına ve iş güvencesizliğine dair endişeler, medyaya güvensizlik ve hükümetlerin günümüzün problemleriyle ilgilenmediğine dair algı yer almaktadır.
Keza son aylarda küresel sömürgeciler eliyle dayatılan ve oluşabilecek sorunlar karşısında sorumluluk almayan devletlerin aşı uygulaması, insanların sağlık güvencelerinin olmadığını da gözler önüne sermektedir. PCR testlerinin güvensiz olduğu gün gibi ortada olmasına rağmen haftada 2 kere test yaptırma zorunluluğu aşı olmayan bazı sektör çalışanlarından istenmektedir. Bu da halkın, devletin uyguladığı sağlık politikalarına olan güvenini sarsmaktadır. İnsana “insan” olarak değil de “üzerinden kazanç elde edilecek bir varlık” olarak bakmak kapitalizmin temelinden gelen bir bakıştır.
Kapitalizm insan aklından çıkma menfaatperest bir ideoloji olduğu ve en güvenilir varlık olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’yı ve onun emniyetli nizamını toplumsal hayattan soyutladığı için insanlar arasında mutluluk ve huzuru tesis edememiştir. Önemsenmedikleri ve sırtını rahatça dayayacağı bir devletlerinin olmaması insanlarda güven duygusunun yitirilmesine yol açmıştır. Oysaki medeniyetler güven temeli üzerine kurulur ve ayakta kalırlar. Kapitalizm ise artık yerlerde sürünmektedir.
Eğer Müslümanlar insan türünün, aklının, haysiyetinin, canının, mülkiyetinin, dininin güvenliğinin yeniden tesis edilmesini istiyorlarsa el-Mü’min (emniyet ve güvenlik veren) olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya ve onun el-Emin (inanılan, güvenilir) olan Peygamberinin (sav) vaadine güvenmeli ve bütün insanları emniyette kılacak Râşidî Hilafet Devletinin yeniden kurulması için çalışanlarla beraber çalışmalıdırlar. Bizlere düşen dinimize güvenmek, Rabbimize güvenmek, kapitalizmin ve onun küfrünün ve dalâletinin hayal kırıklığına uğrayacağına güvenmektir.
Unutulmaması gereken husus şudur ki; güven ve sığınma duygusunun insana gerçekten güven verebilmesi için sığınılacak kimsenin fâni olmaması gerekir. Bu duygu hiç ölmeyene, yokluğu düşünülmeyecek olana yönelik olmalıdır ki, kişiyi güçlü ve diri tutsun.
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذٖي لَا يَمُوتُ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِهٖؕ “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip sığın.” [Furkan 58]
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْࣕ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًؕ يَعْبُدُونَنٖي لَا يُشْرِكُونَ بٖي شَيْـٔاًؕ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah sizden iman edip iyi iş yapanlara, kendilerinden öncekileri yeryüzünde iktidar kıldığı gibi onları da iktidar kılacağını, onlar için seçtiği dini (İslâm’ı) güçlendireceğini ve (geçirdikleri) korkularından sonra kendilerine güven sağlayacağını vadetmiştir. (Çünkü) onlar, bana kulluk eder; hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir.” [Nur 55]