İnsan, yaratılan canlıların en şereflisi, hatta meleklerden de üstün bir varlık olarak yaratılmıştır. Allah (svt) ise şöyle buyurmaktadır: "Hani melekler Rabbine: “Muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti. Onlar da: “Biz seni övüp yüceltir ve sürekli seni takdis edip dururken, orada fesat çıkartacak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?” dediler. “Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim.” dedi." (Bakara/30) Bu ayetten de anlaşılıyor ki, insan yaratılmadan önce nasıl bir yaratılışa sahip olacağı meleklere bildirilmektedir.
İnsan, bozgunculuk çıkartan, kan döken biri olarak anılmakta, ancak aynı zamanda üstün yaratılma özelliğine sahip olduğu en önemli şeyin akıl olduğu da kesin olarak belirtilmektedir. Bu ise Allah’ın insanlar üzerindeki en büyük nimetidir. İnsan, aklını Allah’ın istediği şekilde kullanırsa o, insanı izzetli ve şerefli kılar. Fakat heva ve hevesine göre kullanırsa işte o zaman onu şerefli kılan aklın yerine esfel-i safilini seçip kendini hayvanlardan da aşağıya çekerek Allah’ın insana yüklediği değeri değersizleştirmiş olur. Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık 700 yerde akıl kelimesine vurgu yapılmaktadır. Allah (svt) ise emir ve yasakları uygulayanları akıllı olarak tanımlamaktadır. Bu durumda aklını kullanmayan Müslümanlar da Allah’tan uzaklaşıp İslam’a bağlılıkları zayıfladıkça düşmanlar dört bir yandan saldırmaya başladılar. İlk olarak İslam’ın değerli gördüğü kadını, akabinde de ailenin yapısını bozarak İslam’ın yapıtaşı olan aileyi temelden sarsmak için batıl nizam türlü türlü oyunlar ile kadınların üzerinden yıkım projelerini gerçekleştirmekte ve toplumun ifsadını sağlamak için farklı platformlarda çalışmalarını sürdürmektedir. İslam’ı karalama amacıyla kadınlar üzerinden şeytani hilelerle, Kur’an ve Sünnet’te geçen delilleri mantığa götürerek kadınları değersizleştirmiş gibi propagandalar, yazılar ve sosyal medyada videolar ile kadının fıtrata aykırı bir hayat yaşaması için yayınlar yapılmaktadır.
Seküler sistem, özgürlük adı altında kadını bir meta haline getirip kurtlar sofrasına sunarak aslında sultanlık seviyesinden köleliğe mahkum etmiştir. Çalışmaya özgürlük, kendi ayaklarının üzerinde duran, kocasına muhtaç olmayan bir kadın portresinin arka yüzünde ise patronun maaşlı hizmetlisi - kölesi gerçeği saklanmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin 6284 sayılı Aileyi Koruma Yasası ne kadar feshedilmiş gibi görünse de, diğer yüzünde (kadını koruyamayan kanun), söz konusu aileyi yıkmak olunca sonuna kadar kadının arkasında durarak aileyi birleştirmemek için çabalar sarf etmektedir. Küçük bir tartışma sonrasında kadının veya kızının isteğini yapmaması sonucu atılan iftiralarla; evden uzaklaştırılmış öfkeli eş veya baba cinnet geçirerek eşini katletmesiyle, eşini mezara, kendisini cezaevine ve çocukları da anne-babasız büyüyerek toplumdaki yeni suç makineleri olarak piyasaya sürülmesi toplumun kaçınılmaz bir gerçeğidir. Cinayete kurban gitmiş, şiddete maruz kalmış, tecavüze uğramış kadınların sayısı İstanbul Sözleşmesi ile azalması gerekirken kat kat artması şu gerçeği gösteriyor ki; insan aklından çıkan kanun ve yasalar, toplumun salahiyetini sağlamak için yeterli gelmemektedir.
İş çıkışı yeni evlilik hazırlığı yapan genç bir bayanın Samuray kılıcı ile öldürülmesi, haberlere bomba gibi düşen Narin kızımızın öldürülmesi, son olarak da satanist bir vahşinin İstanbul Fatih’te iki genç kızı vahşice öldürmesi gibi her geçen gün kat kat artan cinayetler, "Biz nasıl bir dünya düzeninde yaşıyoruz?" sorusunu sormaktan bizleri alıkoyamıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 2023 verilerine göre en az 315 kadın öldürüldü, 248 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Yani ortalama her gün 2 kadın cinayete kurban gitmiş oluyor. Kendimizi güvende hissettiğimiz en korunaklı yerlerden olan evlerimizde ise %65 oranında cinayetlerin gerçekleşmesi, bizlerin evimizde bile güvende olmadığımızın kanıtıdır. Çocuk cinsel istismarı hakkında 40.000’den fazla dosya açılmış ve istismar davası görülmüştür. 2107 çocuk ise aynı sene içinde hayatını kaybetmiştir. Bu korkunç cinayetlerin sayısı, daha geçtiğimiz yılın kayıtlara geçen raporlarından derlenmiştir.
Nerede kadın hakları, insan hakları, çocuk hakları, hayvan hakları savunucuları? Bu kadar dernek varken insani suçların bu denli çığ gibi büyümesi, kanunların da yetersiz ve aciz kaldığının bir göstergesidir. Çünkü onlar bu hakları savunurken İslam’dan değil, deccalizmin aklından çıkan kanunlardan destek almaktadırlar.
Uyuşturucu kullanımı ilkokul seviyelerine düşmüşken; yasak olan bir madde nasıl bu kadar kolay ulaşılabiliyor, sorusunu sormadan kimse kendini alıkoyamamaktadır. Halbuki insanlara iyiliği emredip, kötülükten nehyetmeye teşvik edilmesi gerekirken mevcut kapitalist sistem tüm münkerleri olabildiğince teşvik etmekten çekinmemektedir.
Özgürlük adı altında nefisleri ve nesli dizginlemekten aciz beşer aklından çıkan kanun ve yasalar, toplumu ahlaksızlaştırıp aileyi parçalayarak İslami bir toplumun inşasını engellemeye çalışmaktadır. Çocukluktan itibaren çizgi filmlerle cinsiyet kargaşası, subliminal mesajlar vererek Cartoon Network, Disney gibi kanallar cinsellik ve LGBT+ mesajları vermektedir. Bugün LGBT+ derneklerinin açılmasına destek veren yöneticiler, bu sapıklara diledikleri gibi yaşam tarzlarının propagandasını yapma özgürlüğü de vermiştir. Meydanlarda "Onur(suzluk) yürüyüşü" adı altında "Biz buradayız, benim bedenim, benim kararım" vb. birçok çirkin söz ve sloganla sapkınlığın artması için toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında çıkarılan yasanın asıl amacı LGBT+’lilerdir ve devlet desteğiyle var güçleriyle çalıştıkları unutulmamalıdır.
Son zamanlarda sosyal medya üzerinden fenomen adı altında cinsiyet değiştirme sürecinin nasıl gerçekleştiğini, hormon ilaçları ile değişimi aşama aşama video olarak çekip paylaşarak kamuoyu oluşturmaktadırlar. Aslında bu sapıklıkları ilk normalleştiren cinsel eğilimi gerçekleştiren kişiler değil, onlara yasal güvence ve hakları olduğunu söyleyerek sonrasında da cinsiyet değiştirmeyi sosyal sigorta kapsamına almış olmaları, 2022 yılında ortalama 6700 kişinin Cerrahpaşa Hastanesi’ne başvurmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ta kendisidir.
Şeyh Takiyyuddin En Nebhani’nin kulaklara küpe olacak nitelikteki "Bir toplumda suç ender görülüyorsa insan, sık görülüyorsa nizam bozuktur." sözü, toplumun durumunu anlatmak için yeterli sayılır.
Her şey aslında çok yakınımızda! Vakıanın ciddiyetini anlamamız için sevdiklerimize bir şey olmasını mı beklemeliyiz, yoksa zarar gelmeden önlemini mi almalıyız? Soruların cevap bulabilmesi için çözüm üreten; nesillerini, nefislerini, bedenlerini, akıllarını ve toplumu koruyacak, hadlerin uygulandığı bir yönetim nizamı kurulmalıdır. Şunu anladık ki kapitalist sistem sorunları var eder ve çözümsüz bırakır, böylece toplum nazarında da bunun çözümü olmadığını kabullendirir. Fakat İslam, her sorunun bir çözümü olduğuna inanır. Bir sorun ile karşılaştığınızda, o konuyu önce Kur’an ve Sünnet’e, bu ikisinde yoksa icma ve kıyasa götürerek yaşanabilecek bir toplum haline geldiğini geçmiş 13 asırda görmüş olduk. Yani aile, nesil ve toplumdaki sorunlar ancak şer'i hükümlerin uygulandığı Raşidi Hilafet Devleti’nin ikame edilmesi ile çözüme kavuşacaktır. Allah (svt) ise şöyle buyuruyor:
“Bir toplum, kendinde olanı değiştirmedikçe, Allah o toplumu değiştirmez.” [Rad 11]
RABİA ÖZAY