İSLAM’DA AİLENİN REİSİ NEDEN ERKEKTİR?
15 Şubat 2020

İSLAM’DA AİLENİN REİSİ NEDEN ERKEKTİR?

Toplumumuz irili ufaklı birçok müesseseden oluşmaktadır. Mesela bir fabrika düşünelim. Bu fabrikanın en yetkili kişisi oranın yöneticisidir. Bu yönetici ya da müdür fabrikanın en alt kademesinden en üst kademesine kadar herkesten sorumludur. İş için gerekli olan malzemelerden, işlerin aksaksız yürütülmesinden, çalışanların ücretlerinden, iş yerinin güvenliğinden ve diğer aklınıza gelen her şeyden sorumludur. İş yerlerinin belli misyon ve vizyonları vardır. Bunları gerçekleştirmek için faaliyet gösterirler. Ya da bir okul düşünün. Müdürsüz okul elbette ki düşünülemez. Okul müdürünün vazifesi, okulunun kaliteli eğitim vermesini sağlamaktır. Öğretmenlerden, öğrencilerden, eğitim için gerekli araç-gereçlerden, okul bahçesinden tutun da okulun temizliğine varana kadar her şeyden o sorumludur. Okulların vazifesi ise eğitimli, topluma faydalı bireyler yetiştirmektir.

Toplumun en küçük müessesesi ise ailedir. Kadın ve erkek evlilikle bir araya gelerek aileyi tesis ederler. Evlilik, kadın ve erkeğin birlikte yaşamayı kararlaştırdıkları andan itibaren birtakım hak ve görevler üstlendikleri bir sözleşmedir. Aile ise bu sözleşme sonucu ortaya çıkar. Aile hayatının karşılıklı sevgi, saygı ve merhametle götürülmesi esastır. Kadın, erkeğe Allah’ın emanetidir; çocuklar da anne-babaya Allah’ın emanetidir. Peki bu küçük müessesenin en sorumlu kişisi, yöneticisi kimdir? Aile reisliği ve kadın-erkek eşitliği gibi kavramlar kafirler ve feminist bir bakışa sahip kimseler için hep problem olmuştur. Bu sebeple onlar, kadın ve erkeğin rollerini değiştirmek için uğraşıyor, fıtratlarına ters bir aile hayatı yaşatmaya çalışıyorlar. Oysa fıtrata muhalif bir yaşam sürmeye çalışmak akıntıya karşı kürek çekmek gibidir. İşte bu yüzden son zamanlarda dağılan pek çok yuvaya şahit olmaktayız. İslam’ın kadın-erkek eşitliği gibi bir problemi yoktur. Zira İslam, kadını erkekten ayrı düşünmez. Aksine kadın ve erkeğe birbirinin tamamlayıcısı olarak bakar. Kulluk vazifesi bakımından kadın-erkek arasında hiçbir fark olmayıp fark, görevler ve yeteneklerde ortaya çıkmaktadır. Sorumlulukları da aynı şekilde farklılık gösterir. Şu halde ailenin sorumluluğunu üzerine alacak kişi erkek midir kadın mıdır? Bu meseleyi Allah Subhanehu ve Tealâ’nın “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve peygambere götürün. Bu elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzeldir.” (Nisa/59) kavli gereğince ele alalım. “Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınlar üzerinde kavvamdırlar. Saliha kadınlar Allah’a itaatkârdırlar…” (Nisa/34) Bu ayette geçen kavvam kelimesinin kökü “kavame” olup ayağa kalkmak, dikilmek, yükselmek, yukarı kalkmak gibi anlamlara gelmektedir. Bu fiilin mastarı olan kıyam, hedefteki iş ya da eylem için çalışmak, çaba sarf etmek anlamına gelmektedir. Aynı zamanda kavvam kelimesi, bir şey üzerinde durmak, gözetmek ve bütün gayretiyle korumak, ıslah etmek, işin yerine getirileceğinden emin olmak; yönetici ve işleri çekip çeviren anlamına gelmektedir. Kavvam, bir işi hakkıyla yapan kimse için de kullanılmıştır. Gözetmek, yiyecek-erzak sağlamak, geçim kaynağı olmak, hanımının işlerini hakkıyla yerine getirip korumaya alan kimse, yine kadınların üstesinden gelemeyeceği konularda erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici oldukları şeklinde de anlaşılmıştır. Müfessirler kavvam kelimesine anlam verirlerken üç husus üzerinde durmuşlardır. Birincisi, sözlük anlamından yola çıkmışlar ve tahlil yapmışlardır. Fakat daha da önemlisi ayetin içindeki iki ibareyi önemsemişler ve gerekçelerini bunun üzerine bina etmişlerdir. Söz konusu gerekçeler şöyledir: 1- Üstünlük Vasfı: “Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması” ibaresi, kavvam kelimesine yönetici, koruyucu, gözetici, aile reisliği gibi anlamlar yüklemelerine sebep olan ibarelerden birincisidir. Bu ibareden yola çıkarak erkeğin görev ve sorumluluklarının kadının görev ve sorumluluklarından farklı olduğu kanaatine varmışlardır. “Allah’ın üstün kılmasının” ne anlama geldiği üzerinde de ayrıca tahlil yapmışlardır. Buna göre erkeğin üstün olmasının sebepleri gazveye katılması, güç-kuvvet, dinde kamil olması, peygamberlerin erkeklerden oluşu, namaz imameti, devlet başkanlarının erkeklerden oluşu, cihat, ezan, hutbe, itikaf, had ve kısas durumlarındaki şehadet gibi meseleler, mirastaki pay hakkı, cumanın vücubiyetinin erkeklere has oluşu, boşama yetkisinin erkeğe ait olması şeklinde sıralanmıştır. Sayılan sebeplerin fazlasını da tefsirlerde bulmak mümkündür. 2- Nafaka: “Erkeklerin mallarından harcama yapmaları” ibaresi erkeklerin kadınlara yönelik koruyucu, yönetici olduğuna dair algıya sebep olan ikinci ibaredir. Burada yer alan harcamadan kastın ne olduğu hususu üzerinde de durulmuştur. Müfessirlere göre burada kastedilen şey erkeğin kadına mehir vermesi ve evli bulunduğu süre zarfında kadının maddi ihtiyaçlarını karşılıyor olmasıdır. Hatta kimi tefsirlerde kadının nafakasını karşılayamayan erkeğin nikah akdinin feshedileceği bilgisine yer verilmiştir. Bu ayetin amacı; evlilik kurumunu düzene koymak, bu kurumdaki iş ve görev bölümünü yasal kurallara bağlamak ve böylece aile fertleri arasında çıkabilecek çatışmaları, sürtüşmeleri önlemektir. Bunun için tüm aile fertlerini ihtiraslarının, psikolojik reaksiyonlarının ve bencilliklerinin tutsaklığından sıyırarak yüce Allah’ın hükmüne bağlamaktır. İşte temel amacını böylece vurguladığımız bu ayet, aile kurumunun yönetim yetkisini erkeğe veriyor, aile reisinin erkek olduğunu belirliyor ve bu tercihini şu sebeplere bağlıyor: Allah Subhanehu ve Tealâ erkeği, bu yöneticilik ve amirliğin dayanakları bakımından üstün kılmış, onu bu yöneticiliğin yetenek ve maharetleriyle donatmıştır. Bunun yanı sıra erkek, aile kurumunun maddi ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutulmuştur. Erkeğe verilen bu yöneticilik yetkisi ile evin erkeğine, aile kurumunu bozulmaktan kurtarmaya, aileyi gelip geçici taşkınlıklara karşı korumaya ve ortaya çıkacak bu taşkınlıklara nasıl karşı konacağına ilişkin imtiyazlar verilmiştir. Erkeğin yöneticilik yetkisi, kadının ne ev içinde ve toplumdaki kişiliğini ne de hukuki kişiliğini ortadan kaldırma niteliği taşımaz. Bu ilke sadece aile içi iş bölümüne ilişkin bir uygulamadır. Amacı ise kurumu yönetmek, korumak ve ayakta tutmaktır. Herhangi bir kurumun bir yöneticiye sahip olması ne o kurumun ortaklarının ne de çeşitli kademelerinde çalışanların varlıklarını ve kişiliklerini ortadan kaldırır. İslam, Kur’an-ı Kerim’in başka ayetlerinde erkeğin reisliğinin nasıl olması gerektiğini açıklamıştır. Yöneticilik yetkisinde erkeğe; eşine ve çocuklarına karşı acıma, gözetme, koruma, kanat germe, kendinden ve malından fedakarlıkta bulunma gibi yükümlülükleri belirlemiş ve ev içi davranışlarda uyacağı edep kurallarını açıklığa kavuşturmuştur. Bugün bâtıl olan kapitalist sistemde yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak kocalar evlerinden uzaklaştırılıp cezalandırılmakta, genç yaşta helâl olan evliliği tercih ederek yuva kurdukları için aile babaları hapislere atılmakta ve bunun neticesinde de kadınlar ve çocuklar savunmasız kalmaktadırlar. Dolayısıyla erkek, kavvamlık görevini yerine getirememektedir. Saygınlık bekleyen erkekler daha ziyade itibarsızlaştırılmakta; sevilmeyi ve korunmayı bekleyen kadınlar ise ortada bırakılmaktadır. Aile kurumunun korunması, nesillerin ve toplumların korunmasının can damarıdır. Aileyi, nesli ve toplumu ise ancak İslam korur. Allah Subhanehu ve Tealâ, yanılmayan ezeli ve ebedi ilmiyle, İslam denilen bu kusursuz ve adil sistemi bize beğenmiş, uygun görmüştür.( Maide/3) İnsanı en iyi bilen zât, onu yaratan Allah’tır. İnsanın ihtiyaçlarını, sakınması gereken ve yapması gereken şeyleri en iyi Rabbimiz bilir. Hal böyleyken bizi bizden daha iyi bilen Allah, nasıl yaşamamız gerektiğini bize beyân ettiyse öyle yaşamak, aklını derinlemesine kullananların tercih edeceği bir seçim olacaktır.