IRKÇILIĞIN ÇİRKİN YÜZÜ VE İSLAM KARDEŞLİĞİ
16 Temmuz 2024

IRKÇILIĞIN ÇİRKİN YÜZÜ VE İSLAM KARDEŞLİĞİ

İnsanın hangi milletten, hangi ırktan olacağını kendi iradesiyle seçmesi mümkün değildir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alman, Arap, Rus olmak kendi iradesi dâhilinde olan bir tercih değildir. Peki, kendi iradesi dışında gelişen durumdan dolayı milliyeti ve ırkı için insanı suçlamaya kimin hakkı var? Geçenlerde Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde bir Suriyeli, 7 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulundu. Bunun mahallede duyulması üzerine gerginlik çıktı. Olaya tepki gösteren halk, Suriyelilere ait evlere, araçlara ve iş yerlerine zarar verdi. İnsanlar, savaşa gidercesine sokaklara döküldü ve olay Türkiyeli-Suriyeli ırkçılığına dönüştü. Olayla hiç alakası olmayan pek çok masum Suriyeli Müslüman olaylardan zarar gördü. Suriye’deki savaştan canlarını kurtarmak için gelip Türkiye’ye sığınan muhacirler, burada da ırkçı holiganların saldırılarına maruz kaldılar.

Suriyeliler, Türkiye’ye gelmeden önce de bu ülkede hırsızlık, yolsuzluk, cinayet, tecavüz, vb. suçlar işleniyordu. Suriyelilerin veya başka milletlerin, Türkiye’ye göç etmesiyle nüfusun çoğalmasından dolayı suç oranları artmış olabilir. Bütün toplumlarda olduğu gibi diğer ülkelerden Türkiye’ye göç eden insanların içerisinde iyiler ve kötüler vardır. İnsanlık tarihi boyunca böyle olaylar var olagelmiştir. İnsanların iyi veya kötü olmasını, suç işleyip işlememesini ait olduğu milliyetine veya ırkına bağlamak cahilce bir tepkidir. Suriyelilere karşı yapılan bu saldırgan davranışlardan sonra ırkçı fikirlerin bölücü tavırları nasıl tetiklediğini ve nasıl insanları nefret dolu, düşmanca davranan canavarlara dönüştüğünü bir kez daha gördük. Sokağa çıktığım bazı günlerde, bir evin önünden geçerken birinci katta camdan dışarıya bakan Suriyeli küçük bir kız görüyorum. Kız bana el sallıyor, kalp yapıyor, tatlı tatlı gülümsüyor. O küçük kız çocuğu bu sevimli hareketleri yaparken, sırf Suriyeli diye ona kızmak veya dışlamak, insani bir davranış olabilir mi? Seyyid Kutub’un da dediği gibi “Gerçek insani kardeşlik; ırkçılık düşüncesinin dar sınırlarını yıkıp taassuptan kurtulmayı gerektirir!

Suriyeli Müslüman kardeşlerimize karşı takınılan bu tavırlar insanın aklına değişik soruları getiriyor. Yurt dışından özellikle de Avrupa’dan gelen diğer ırklardaki Alman, Rus, Amerika, İngiliz vb. milletlerden insanlara sempati ile yaklaşılırken Suriyelilere karşı bu öfke, kin ve nefret neden? Avrupa’dan Turist gelsin, Türkiye’den mülk edinsin diye reklam üstüne reklam yapıp bin bir takla atanlar, Suriyelilere karşı niye bu kadar zalimler? Türk milletinin misafirperverliğini yıllardır överek göklere çıkaranlara da sormak lazım; Avrupalılara sempati- empati, Suriyelilere gelince antipati ve nefret midir misafirperverlik ya da ev sahipliği?

Düşük fikirlerden olan ırkçılık anlayışı, kalıtımla aktarılan ten rengi, yüz şekilleri, saç dokusu ve benzeri fiziksel özelliklerin davranış modellerini, kişilik özelliklerini, entelektüel becerileri ve benzeri üstünlük ve aşağılık iddia edilebilecek durumları belirlediğini ifade eden teori ve doktrinler bütünüdür. Irkçılık, bazı insan ırklarının diğerlerine üstünlük göstermesi yönünden kendini gösterir. Bu bozuk fikir; tarih boyunca kölelik, kolonicilik, aristokrasi, soykırım gibi istismarlara yol açmıştır. Irkçılığın yol açtığı birçok olay, çoğu ülke ve uluslararası kuruluş tarafından kınandığı halde yine de engellenmeyerek felaket sayılabilecek türden pek çok olaylara sebep olmaktadır.

Irkçılık; tarih boyunca birçok defa toplumların ekonomik, sosyal, güvenlik gibi konularda yetersiz veya tehdit altında hissettiklerinde; kendilerinden daha savunmasız grupları dışlaması olarak görülmüştür. Günümüzde de globalleşmeye soğuk bakılması, uluslararası ilişkiler düzleminde ülkelerin kendi milletlerini ön planda tutması, xenofobi gibi durumlar, ırkçılık teması altında tartışmalar yapılmaktadır. Özetle ırkçılık kavramı, bilimsel olarak ele alınıp açıklaması olmayacak bir kavramdır. Gerek tarihi örneklerden, gerek etik açılardan incelendiğinde farklı etnik kökenlere farklı haklar tanınmasının sonuçları çifte standarttır, ayrımcılıktır, düşük bir davranıştır, zalimliktir, İslam dışıdır.

Türk ve Suriyeli ırkçılığının arkasında yatan gerçek; Gazze olayları ile insanlarda uyanan Ümmet bilincini yok etmek mi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esad arasındaki geçen farklı siyasi manevralar mı, ortalığı karıştırmak ve her fırsatta ırkçılık fitilini ateşleyen Ümit Özdağ gibilerin marifeti veya başka gerçekler midir bilemem! Ama bu kirli oyun kâfirlerin, Müslümanları birbirine kırdırma tuzaklarından birisidir. Müslümanlar ise Türklük, vatan, millet, bayrak, vs. kelimeleriyle donatılarak kurulan cümlelerdeki ırkçı söylemlerle gaza gelmemeli, aldırış etmemelidir.

Biz Müslümanlar, ırkçılığın çirkin yüzünü “La” diyerek elimizin tersiyle iterek, İslam Ümmetini birbirine kardeş kılan bağa bakarız. Çünkü Allah (svt) bize, ahirette bundan hesap soracaktır.

Rasullah’ın(sav) döneminde; hicrette mallarını, mülklerini bırakarak gelen muhacirlere, Medineliler her türlü yardımı yaptılar. Onları bağırlarına bastılar, evlerinde barındırdılar, ekmeklerini onlarla paylaştılar. Dünya tarihinde, birbirini böylesine candan seven, birbirine bu kadar içten bağlanan başka bir topluluk gösterilemez. Bütün Dünya’ya örnek olan bu olay, İslam kardeşliğinin en güzel eseridir. Peygamberimiz (sav), muhacirlerden her birini, Ensar’dan biri ile kardeş yapmıştır. Bu kardeşlik kan kardeşliğinden daha kuvvetlidir.

Allah (svt) şöyle buyurmaktadır:

“Ey İnsanlar! Biz, sizi tanışıp kaynaşasınız diye bir erkek ve dişiden yarattık ve sonra sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. (Şunu bilin ki), Allah katında en üstün olanınız O’nun emir ve yasaklarına en çok riayet edeninizdir.” [Hucurat 13]

Rasulullah Efendimiz ise şöyle buyurmuştur:

“Irkçılık yapan ve ırkçılık davası güden bizden değildir. Irkçılık için savaşan bizden değildir. Irkçılık üzere ölen de bizden değildir.”