HAYKIRIŞ: “VA MU’TASIMAH”
24 Şubat 2021

HAYKIRIŞ: “VA MU’TASIMAH”

İslam Ümmeti Hilafetsiz, kalkansız ve koruyucusuz 100 yıllık, 1 asırlık bir süreci geride bıraktı. Hilafet Rasulullah’ın (sav) ahirete irtihalinden 1924 yılına kadar tam 1293 yıl hüküm sürerek Müslümanları kendi etrafında toplayan mıknatıslı bir sancak olmuştu. Hilafetin kaldırılmasıyla İslam Ümmeti uzun bir gerileme dönemi yaşadı, fikri istilaya uğradı, milliyetçi ve vatancı eğilimler gösterir oldu. Sömürgeci kâfirler Ümmetin arasına fitne ve ayrıştırma tohumları ekmeyi başardı. Arap ve Türk hainlerin kâfirlerle yaptığı iş birliği neticesinde Hicri 28 Recep 1342 /Miladi 3 Mart 1924 tarihinde son payitaht İstanbul’da Hilafet yıkıldı.

Hilafet Devletinin böylesi entrikalarla yıkılmasının acısını İslam Ümmeti halen ödemektedir. Ümmetin kalkansız kaldığı son yüzyıldır dünya üzerindeki savaş ve çatışmaların çoğu Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ülkelerde gerçekleşiyor. Dünyada Müslümanlara yapılan zulümler acımasız bir şekilde devam etmekte; Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa kâfirlerin işgali altında mahzur ve mahzun, Çin zulmü altındaki Doğu Türkistan’ın acısı yıllardır devam ediyor. Afganistan, Arakan, Çeçenistan, Libya, Keşmir, Irak, Filistin, Yemen, Suriye, Mısır, Hindistan, Özbekistan, Myanmar ve daha birçok dünya toprağı üzerinde Müslüman kanları oluk oluk akıtılıyor. Her gün milyonlarca masum çocuk ölüyor, kadınların ırzı kirletiliyor, erkekler artık kardeşlerini ve eşlerini bu zulümden kurtarmak için âlimlerden fetva istiyorlar. Zalimler bunca zulmü yaparken nereden cesaret alıyorlar? Elbette aciz ve yalnızca kınamayı bilen yöneticilerden. Ümmeti bu zulümlerden ancak ömrünü ve bütün varlığını İslam’ın muhafaza edilmesi ve neşri uğruna feda eden Hz. Ebubekir, adalet timsali Hz. Ömer, İslam ile yoğrulmuş güzel ahlâk ve yaşantısıyla örnek Hz. Osman, fedakârlığı ve cesurluğu ile örnek Hz.Ali (ranhum) gibi halifeler kurtarabilir.

Lidersiz/ Halifesiz Ümmet başsız ceset gibidir. Zira Halife Müslümanların kendisiyle korunduğu kalkan demektir. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الإمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.” [Müslim K. İmara H. No: 1851]

Yönetimde Allah’ın (svt) hükümlerini tatbik edecek bir halifenin olmasının önemi hususunda Sahabe’ye (ranhum) baktığımızda Halifenin ve Hilafetin önemini idrak edebiliriz. Öyle ki Onlar (ranhum) Peygamberin (sav) vefatından sonra hemen halife seçimi ile meşgul olup üç gün içerisinde yeni bir halife belirledikten sonra Peygamberi (sav) defnettiler. Peygamberin (sav) naaşı dururken Sahabelerin (ranhum) böyle bir işe girişmeleri emir tayin etmenin ehemmiyetini arz etmektedir. Müslümanların İslam ile yöneten, orduları harekete geçiren, darda kalanlara yardım eden ve yeryüzünde adaleti yayan bir Halifeleri olsaydı kâfir Batı, dünya üzerindeki nüfusunu genişletemez, Müslümanlara zulmedemezdi. Bugün Müslümanların en büyük sıkıntısı ümmetin birlik ve bütünlüğünü temsil eden o “Va Mu’tasımah!” çağrısına kulak verebilecek, bileği güçlü bir liderden yoksun olmalarıdır. Tarihe yazılmış iki kelime “Va Mu’tasımah!" bir kadının haykırışı... Bugün Afyon/Emirdağ dolaylarında bulunan, eski adıyla Amuriye şehrinin Rum valisi, yağmaladığı civar Müslüman kasabalarından çıkarken birçok esir almıştır. Bu esirler içinde bulunan Müslüman bir kadın Rum valisinin kendisine eziyet ve hakaretleri karşısında “Va Mu’tasımah/ Yetiş Ey Mu’tasım” diye haykırmıştır. Bunun üzerine vali dalga geçercesine kadına: “Tabi, Mu’tasım beyaz atlı ordularıyla şimdi gelir seni kurtarır” der. Bu haber Hilafet sarayına ulaşır ulaşmaz Mu’tasım: “Lebbeyk ya Uhtaa/ Buyur Ey kardeşim” der. Mu’tasım Billah tam da Rum valisinin alaycı dille ifade ettiği gibi 4.000 kişilik süvari birliğinin öncülük ettiği devasa bir ordu hazırlar. Rum valisine bir mektup gönderen Abbasi Halifesi mektubunda şöyle der: “Müminlerin Emiri Mu’tasım Billah’tan Rumların köpeğine! Esir aldığın bacımı derhal serbest bırakmazsan sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki bir ucu burada (Bağdat) öteki ucu orada (Amuriye) olacak.” Ve Mu’tasım bir tek kadının “Va Mu’tasımah” haykırışı üzerine dediği gibi yapar, devasa ordusuyla Amuriye üzerine yürür ve büyük Rum şehrini zapt eder. Kendisine haykırışta bulunan kadını kurtarır ve ona “Ey Mümine Hanım! Emin ol ki, çağrını işitir işitmez bir an bile beklemeden hemen yola koyuldum” der. (Bu Müslüman bir yöneticinin tebaasının haklarını koruyamadığından dolayı Allah’a vereceği hesabın korkusuyla söylenmiş bir tür helallik talebini içeren bir sözdür.) Zira Allah Rasulü (sav) مَا مِنْ عَبْدٍ اسْتَرْعَاهُ اللَّهُ رَعِيَّةً، فَلَمْ يَحُطْهَا بِنَصِيحَةٍ، إِلاَّ لَمْ يَجِدْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ “Allah kime bir yöneticilik verir de o halkını aldatır halde ölürse Allah ona cenneti haram kılar.” buyurmuştur. İşte yönetici olmak bunu gerektirir. Nerede bir mazlum, nerede bir haykırış varsa halife orada gözeten, koruyan ve kollayan olmalıdır.

Hz. Ömer’in (ra) Halifeliği döneminde, Halife Ömer (ra) halkın arasında dolaşırken aç olan çocuklarına boş bir tencerede su kaynatan bir kadın görür. Halife kadına sorar:* “Durumunun kötü olduğunu neden halifeye bildirmedin?”* Kadın halifeye şu sözü söyler: “Halife benim durumumu gözetmeyecekse, ne diye halife olur ve böyle bir sorumluluk altına girer.” Bu sözü işiten Halife Ömer, (ra) hemen üzerine düşeni yapar, sırtında çuvalla kadına ihtiyacı olanları bizzat kendisi götürür.

Devleti yönetmek bu icraatı gerektirir. İslam Devletinin varlığıyla Müslümanlar kardeş olduklarını kavrar. Aynı coğrafyada yaşayan insanları gruplaşmalardan kurtarıp tevhid çizgisi üzerinde birleştiren, ırkçılıktan, ulusçuluk-milliyetçilikten koruyan, ulus-devlet anlayışından ümmetçilik anlayışına geçiren ve vatandaşlık anlayışından Allah’a kulluk şuuruna hicret ettiren nizamın adıdır Hilafet, İslam Devleti. İslam, sadece toplumun anladığı anlamda bir din değil; aynı zamanda sosyal ve siyasal bir nizamdır. Hilafet modern cahiliye zulmü altında kıvranan dünya için yegâne kurtuluş yoludur. Hilafet bir şiardır, semboldür, dünya ve ahiret nimeti için paroladır. Hilafet bir hayal değil, Kur’ani bir hakikattir. Daha beş-on sene önce Yâsir’lere, Sümeyye’lere sorsalar hayâl bile edilecek şey değildi bu. Oysa Medine’de İslami devletin kapısı Allah’ın lutfu olarak açılıverdi. Ey dualara icabet eden, merhamet sahibi Allah’ım! 100 yıllık zillete mahkûm bırakılan Ümmeti Raşidi Hilafet ile izzetlendir! Bizler de haykırıyoruz “Va Mu’tasımah, Va Halife, Va Hilafet“ Allah’ım bize de “Va Mu’tasımah” çağrımıza kulak verecek Raşid Halifeler nasip et! Allahumme Âmin.