Her şeyi yaratan, yarattıklarına uygun şekiller verip onları yaradılış amacına göre planlayan Allah Subhanehu ve Teâlâ’dır. Varlık âlemindekiler Allah’ın (svt) belirlediği yolda yürümekte, O’nun (svt) emirleri doğrultusunda hareket etmektedir. Tüm varlıklar Allah’a (svt) ibadet ve itaat içindedirler.
﴿وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪﴾ “…O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.” [İsra 44]
Kâinattaki bütün varlıklar Allah’ın (svt) kendileri için var ettiği “fıtrat” üzerindedirler. O yüzden evrende mükemmel bir düzen vardır. Allah’ın (svt) kanunlarına riayet etmeyen, fıtratının dışına çıkan, yaratılışı bozan bir tek yaratık yoktur, insan hariç. İnsan kendi heva ve hevesine uyduğunda tabiattaki ilahi kanunların dışına çıkmakta, fıtratından uzaklaşmaktadır.
Fıtrat “fatr” kökünden türemiştir. Fatr; ikiye yarmak, yaratmak, icat etmek, bir şeyi özellikleriyle ortaya koymak anlamlarına gelir. Sözlükte fıtrat; yaratılış, belli yeteneklere ve yatkınlığa sahip oluş, doğal eğilim, içgüdü, karakter gibi manaları içerir. Var olan her şeyin ne hikmetle yaratıldığını yani o varlığın doğasını ifade eder. Terim olarak fıtrat; Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın mahlûkatını; kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır.
﴿قَالَ رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى﴾ “Rabbimiz, her şeye yaratılışını verip sonra onu doğru yola iletendir.” [Tâhâ 50]
Aynı zamanda özü itibariyle insanın lekesiz, temiz, İslam’a müsait bir hüviyete sahip olmasıdır. Güneş, doğası gereği ısı ve ışık kaynağıdır. Bir balık suda yaşar, karada yaşayamaz. Elma ağacı, elma verir armut vermez. İmtihan olmak için iradeli bir canlı olarak yaratılan insan ise, iradesiyle Allah’ı tanımasa dahi iradesi dışında kan dolaşımından, nefes almasına kadar Allah’ın (svt) yaratılış/fıtrat kanunlarına tabi olur.
﴿وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلاً﴾ “Allah’ın kanununda bir değişme bulamazsın.” [Fâtır 43]
Eğer atmosferi kirletirsek, zehirli atıkları çevreye yayarsak, kutup ayılarını ekvatorda yaşatmaya çalışırsak, bitkilerin, hayvanların genetiğiyle oynayıp müdahale edersek onların fıtratlarını bozmuş oluruz. Vücudun şeklini değiştirirsek, kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemesi için çalışırsak da fıtrata müdahale etmiş oluruz. Aynı şekilde homoseksüel, zoofili, pedofili ve ensest ilişkiler, işkence, intihar, zulüm de insanın bozulan fıtratının yansımalarındandır.
Saf fıtrat üzerine dünyaya gelen insanı ailesi, aldığı eğitim, çevre ve dış etkenler değiştirir, fıtratından uzaklaştırır ya da fıtratına uymayan davranışları yapmasına sebep olur. Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuştur ki:
«مَا مِنْ مَوْلُودٍ إِلَّا يُولَدُ عَلَى الْفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ وَيُنَصِّرَانِهِ وَيُمَجِّسَانِهِ، كَمَا تُنْتَجُ الْبَهِيمَةُ بَهِيمَةً جَمْعَاءَ، هَلْ تُحِسُّونَ فِيهَا مِنْ جَدْعَاءَ؟» “Her çocuğu annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hâli konuşma çağına kadar devam eder, sonra anne-babası onu Hristiyan, Yahudi, Mecusi yapar. Eğer anne-baba Müslüman iseler, çocuk da Müslüman olur.” [Buhârî, Cenaiz 79; Müslim, Kader 22]
İnsanların üzerine tatbik edilen, insan aklından çıkma yönetim sistemleri de dış etkenlerdendir ve insanı fıtratından uzaklaştırırlar. Bakınız komünizm, materyalist yani Yaratıcıyı reddeden bir ideolojidir. İnsan fıtratına ters olduğu için dünyada çok fazla hüküm süremedi ve yıkılıp gitti. Ama bir komünist parti tarafından yönetilen Çin’e baktığımızda onların fıtrata müdahale eden uygulamalarını görüyoruz. Uygur Türklerine Müslüman olmalarından, Allah’a (svt) ibadet etmelerinden dolayı akıl almaz işkenceler yaptıklarına şahit oluyoruz. Üzerimize tatbik edilen kapitalist ideolojiye baktığımızda özgürlükler fikriyle her türlü çirkin işlere kapı aralayan, Allah’a (svt) hayatın her alanında ibadet etmeyi yasaklayan ve temiz fıtratları bozmaya yönelik bir ideoloji olduğunu görüyoruz. Seküler eğitim sistemi ile genç dimağlar temiz fıtratlarından uzaklaştırılmakta, Allah’a (svt) şirk koşan toplumlar meydana getirilmektedir. Allah’a (svt) ortak koşulan toplumlarda da kaosun, ahlâksızlığın, mutsuzluğun, adaletsizliğin hâkim olduğunu görürüz, dünyanın genelinde olduğu gibi.
Allah’ı (svt) ilah olarak kabul etmeyen veya fıtrata zıt özelliklerin bulunduğu topluluklara Allah (svt) peygamberlerini göndermiştir. Mesela Lût (as)’ın kavmi. Lût kavminde erkekler erkeklerle beraber oluyordu yani fıtrata ters işi yapıyorlardı. Kur’an bize bu çirkin davranışlarını haber vermiştir. Günümüzde de demokrasinin hâkim olduğu yerlerde -memleketimizde bile- bu çirkin şeyi alenen yapıyorlar, yürüyüşler düzenleyip özgür olduklarının çığırtkanlığını yapıyorlar, televizyondan bu pisliği insanlara servis ediyorlar.
Peygamber Efendimiz (sav) Allah’a (svt) ortaklar koşan Arap cahiliyesi başta olmak üzere tüm insanlığa gönderilmiştir. Allah’ı (svt) ilah edinmeyip putları ya da başkalarını ilah edinmek, Allah’ın (svt) kanunlarını değil de filan kişinin kanunlarını kabul etmek de insanın fıtratına ters bir durumdur. Nasıl ki bir bitkinin gelişebilmesi için ışığa, oksijene, suya ve uygun sıcaklığa ihtiyacı varsa; bir insanın da fıtrat üzere kalabilmesi için vahye ihtiyacı vardır. Vahiyden mahrum kalan fıtrat çürümeye mahkumdur. İslam fıtratın dinidir. Dış etkenlerin İslam’ın zıddı yönde olduğu bir toplumda şeytan ve aveneleri bu etkenleri kullanır. İslam’da otoritenin görevi bu etmenleri İslamileştirmektir. İşte bu yüzden biran evvel fıtratlarımızı bozan bu bâtıl sistemden kurtulup Râşidi Hilafet Devletini ikame etmemiz gerekmektedir. Bireysel, toplumsal, kamusal hayatımızda Allah’a (svt) teslim olur, dosdoğru dini hayatımıza egemen kılarsak o zaman evrendeki o muhteşem düzen ve adalet bizim hayatımızda da oluşacaktır.
﴿فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ﴾ “Sen Hakka yönelerek kendini Allah’ın insanlara yaratılışta (Fıtratallah) verdiği dine ver. Zira Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.” [Rûm 30]