Uzaktan da olsa bir eğitim-öğretim yılının sonuna geldik. Eğitim almak herkesin hakkıdır. Hepimiz çocuklarımızı cahil kalmasınlar, iyi bir eğitim alsınlar, meslek sahibi olsunlar diye okullara gönderiyoruz. Zorunlu eğitim süresi ülkemizde 12 yıldır. Zorunlu eğitimi tamamlayanlar kazanabildikleri takdirde üniversite eğitimine geçiş yapıyorlar. Çocuklarımız bu mevcut eğitim sisteminde en az 12 sene öğrenim görüyorlar. Eğitim, bireyin davranışlarının önceden planlanmış ve programlanmış fikirlere göre bilinçli bir şekilde değiştirilmesidir. Bu plan ve programlama devlet gibi ana bir otorite tarafından belirlenmişse buna zorunlu eğitim denilir. İyi eğitilmiş bir toplumda hayata dair problemlerin, yozlaşmaların ender görülmesini beklersiniz. Fakat aydın bir bakışla dünyayı gözlemleyen birisi eğitim seviyelerinin giderek artmasına rağmen bireysel, sosyal ve siyasi hayattaki problemlerin de aynı seviyede yükseldiğini görür çünkü bu problemlerin kaynağında cehalet vardır. Seneler boyu eğitim alıp cahil nasıl kalınabilir ki diye soruyor tabii insan. Bu cahillik kavramını size nasıl öğrettikleri(!) ile alakalıdır. Okuma-yazma bilmemek, bilgisiz olarak öğretildiyse, o zaman dünyada cahil pek azdır. Fakat sanılanın aksine cahil doktor, cahil mühendis, cahil öğretmen, cahil yönetici pek çoktur.
Peki, nedir cahillik? “Cahil” kelimesi İslam literatürüyle Türkçeye girmiş bir kelimedir. Zamanla asıl anlamından uzaklaşmış, deforme olmuştur. Cehl, cehalet, cahil, cahiliye hepsi aynı kökten gelir ve daima sathi düşünmek, basit ve isabetsiz hükümler vermek anlamlarını ihtiva eder. Cehl lügatte ilmin zıddı olarak geçer. İlim ise Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Allah’u Teâla’dan getirmiş olduklarıdır. Kur’an’da cahiller; sadece hakikati aramayan mahrumları değil, onları aşağılayan, insan yerine koymayan müstekbirleri de ifade eder. Kur’an’da devamlı yerilen cahillik, kâfirlerin küfrünün temelidir. Cahil insan puta tapmakta ısrar eder, şirke davet eder, yalancıdır, Allah’a yalan isnat eder, kavmiyetçidir, zina eder, açık-saçık giyinir, kendi gücüne güvenir, ilahi ölçüyü tanımaz, öfkesine esir düşer, zulmeder. Cahiliye döneminden ise sırf İslam öncesi dönem anlaşılmaz. Çünkü cahiliye, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in getirmiş olduklarına muhalif olan her şeydir. Getirdiklerine muhalefet etmek de cehaletten kaynaklanmaktadır. Cahiliye insanında teslimiyet ve alçakgönüllülük olmaz, o kendi kendisinin ilahıdır. Allah’a kul olmak yerine, kendi aklını ölçü tayin edip toplumsal ve bireysel hayatta hükümler tayin eder. Oysaki Rabbimiz;
“Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle iman eden bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kim vardır?” buyurmaktadır. [Maide 50]
Nitekim Allah’u Teala tarih boyunca peygamberlerini hakkı tebliğ edip cehaleti ortadan kaldırmak için göndermiştir.
Günümüz eğitim sistemine geri dönecek olursak, insanın hayata ve olaylara bakışının şekillenmesinde büyük role sahip olan bu eğitim sisteminin içeriğine göre nesiller yetiştirilmektedir. Yönetim, eğitim sistemini, gençleri kendi ideolojisine itaat edecek ve sorgulamayacak biçimde şekillendirmektedir. Şüphesiz ki cahil bir halk, kapitalizmden nemalanan yöneticilerin olmazsa olmazıdır. Türk milli eğitiminin temel ilkeleri arasında Atatürk ilke ve inkılapları ve Atatürk milliyetçiliği, demokrasi eğitimi, laiklik, bilimsellik, karma eğitim gibi ilkeler yer alır. Eğitim kurumlarında Anayasa’da ifade edilen Atatürk milliyetçiliğine aykırı ideolojik telkinler yapılmasına hiçbir şekilde izin verilmez. Laik eğitim sisteminde demokrasinin özgürlükler fikri aşılanır, tağuti sistemde oy kullanmanın vatandaşlık hakkı olduğu öğretilir, “Ne mutlu Türküm diyene!”, ”Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” gibi milliyetçi sloganlar ezberletilir. Cehaletin bu kadarı ancak laik eğitimle olur! Görüldüğü üzere ne kadar cahili fikir varsa mevcut eğitim sistemiyle genç Müslüman dimağlara enjekte edilmektedir. Ailesinden ya da başka bir yerden İslami eğitim almamışsa ifsat olup gitmesi kaçınılmazdır. İslami eğitim verdiği düşünülen imam-hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinde bile öğretim laiklik kaidelerine göre verilmektedir. İslami bakış açısına zıt fikirler dayatılmaktadır. Buralardan mezun olan gençlerin deist, ateist oldukları bile görülür. İslami bir şahsiyet yetiştiremezler çünkü hedeflerinde İslami şahsiyet yetiştirmek yoktur. Laik eğitimle Müslüman gençlerin akılları uyuşturulur, aklını kullanamayan biri de hak ve bâtılı birbirinden ayırt edemez. Hak ve bâtılı ayıramamak da cehalet belirtisidir.
İslam cahilliğe savaş açmış bir dindir. Okuma-yazma bilmediği halde insanların en bilgilisi Peygamberimiz Sallalahu Aleyhi ve Sellem’dir. O’nun getirdiği İslam akidesine bağlanmak cehaletten yüz çevirmektir. İslami şahsiyetler yetiştirmek, İslami eğitimle; İslami eğitim de ancak İslam Devleti ile olur. İslam Devleti’nin yeniden kurulduğu gün cahiliyenin karanlığından İslam’ın aydınlığına kavuştuğumuz gün olacaktır biiznillah.