ALLAH (SVT), KİMİN YANINDAYSA KAZANACAK OLAN ODUR!
02 Ağustos 2022

ALLAH (SVT), KİMİN YANINDAYSA KAZANACAK OLAN ODUR!

Hayat, bazen yürümesi yorucu ve çıkılması kolay olmayan yokuşlar barındırır. Her insanın hayatında bunların olması kaçınılmazdır. İnsanlık tarihinde bu türden binlerce örnek vardır. Peygamberlerin, sahabelerin, salih-saliha kulların hayatları ve pek çok insanın hayatı zorluklar, imtihanlar, engebeli yollarla doludur. O zor anları yaşarken sanki zaman hiç geçmiyormuş gibi yaşadıkları insanı üzer ve yorar. Bu tür zamanlarda insan en büyük teselliyi Allah’a(svt) sığınmakta bulur. Yaşadığı sıkıntılı günlerin geçici olduğunu hatırlar, O’na (svt) dua ederek yardım ister. İnsanoğlu ne kadar yaşayacağını bilemez. Ama bu dünyada sanki daimi kalacakmış gibi buradan gitmek istemez. Ömürden geçen her saat insanı ahirete yaklaştırdığı halde, o dünya için çırpınıp durmaktadır. Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibaret olduğu halde insan hiç bitmeyecekmiş gibi yaşar.

Geçtiğimiz günlerde yine İslam karşıtı bazı şahıslar tarafından Müslümanlara yönelik saldırı, sataşma ve asılsız suçlamaların olduğu olaylar gördük ve duyduk. Hak ile batılın bu bitmeyen savaşı gün geçtikçe pek çirkin saldırılara sahne olmaktadır. Adı İlber Oltaylı olan şahıs “120 bin imam bir stada toplansa, günlerce hatim indirse, dua etse, ağlasa, sızlasa bir aspirinin sağladığı faydayı sağlayamaz” demiştir.

İlahiyatçı Cemil Kılıç “Ben panteistim. Kur’an’ın Allah’ın kelamı değil, Resul kelamı olduğuna inanıyorum” demiştir. Nedense böyle şahsına münhasır orijinal düşünceli kişiler genelde ilahiyattan çıkıyor. İlahiyat fakültelerinin nasıl bir eğitim verdiği düşündürücü! Diğer bir şahıs Orhan Aydın da “Şeriat bilim ve sanat düşmanlığıdır. Heykelleri yıkar, kitap ve filmleri yasaklar ve tüm özgürlüklere tecavüz eder.” diyerek İslam’a saldıranlar kervanına katıldı. Peki, sizlerin din düşmanlığınıza, sanat ve özgürlük adı altında yaptığınız edep dışı tacizlere, teşhirlere, arsızlıklara vb. seviyesiz davranışlara ne demeli?

İnkâr edenler, Müminleri Allah'ın (svt) yolundan engellemek için onlara türlü zorluklar çıkarırlar ve onların aleyhinde tuzaklar kurarlar. Ancak Allah (svt), Kur'an-ı Kerim'de Müminlere kurulan tüm tuzakların bozulacağını; bu tuzakların, onları kuranların kişilerin başlarına geçeceğini ve Müminlere hiçbir zarar veremeyeceklerini vaat etmiştir: اِسْتِكْبَارًا فِي الْاَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِۜ وَلَا يَح۪يقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ اِلَّا بِاَهْلِه۪ۜ فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا سُنَّتَ الْاَوَّل۪ينَۚ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًاۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلًا “Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötülük planları tasarlıyorlardı. Oysa kötülük planları, ancak onu kuranların ayağına dolanır. Yoksa onlar, kendilerinden önceki inkârcı toplumların helâkine sebep olan ilâhî kanunların kendi üzerlerinde de uygulanmasını mı bekliyorlar…” [Fatır 43]

Kâfirler ve inançsızlar, duadan nasibi olmayanlardır. Duanın gücünü Müslümanlar bilir. Dua umuttur, huzurdur. Her şeye gücü yetenden, yoktan var edenden yardım istemektir. Dua, kulun acizliğini bilmesidir. Dua etmek kulluk bilincini idrak ederek, diri tutmaktır. Kulun her an Allah’a (svt) olan muhtaçlığını hatırlamasıdır. Dua etmek, kulun mükemmel olmadığını, Allah’a (svt) itiraf edebilmesidir. Dua etmek, acıyan yaralara merhem sürmek gibidir. Dua, kulun rabbine yakınlaşma vesilesidir.

Bundan yüz sene önce hiçbirimiz dünyada yoktuk. Yüz sene sonra da hiçbirimiz büyük ihtimalle olmayacağız. Doğum ve ölüm arasında kısa bir hayat içindeyiz. Bu kısa hayatı kıymetli amellerle değerlendirmek gerekir. Çünkü hayat kısa, varacağımız ahiret ise sonsuzdur. Şaka değil, film senaryosu hiç değil, ecel mutlaka gelecek. En yakınlarımızı, sevdiklerimizi de hep toprağa vermedik mi? Bir kibritin ateşine bile dayanamazken Allah korusun cehennemdeki ateşe nasıl dayanabiliriz? Cehennem ateşinden korunabilmenin tek yolu ise; Allah’ın (svt) rızasını kazanacak amellere sarılmak ve o istikamet üzere yaşamaya gayret etmektir. İnsanın kalbi tarla gibidir. Kimi İslam üzere fidanlar eker, kimisi insan aklından çıkan bozuk fikirler diker. Herkes ektiğini biçer. Allah (svt), yaptığı yanlışların farkına vararak yanlışlarından tövbe edenleri haramlardan, kötülükten, haksızlıktan sakınanları sever. Allah (svt) güzel davranışta bulunanları ve güzel davranışlara öncülük edenleri sever. Allah (svt) zorluklara sabredenleri sever. Allah’ın (svt) rızasını ve sevgisini kazabilmek, Müslümanlar için hayatının ilk sırasındaki değerdir. Müslümanlar için önemli olan, amellerini Allah’ın (svt) kıymet derecesine göre yaşamaya çalışmasıdır. İnsanların değil, Allah-ü Teâlâ’nın takdirini kazanmasıdır. Allah’ın kıymet verdiği amellere baktığımızda, İslam davetini taşımak ilk sırada yer almaktadır. Daveti taşıyan her Müslümanın gayesi; Allah’ın rızasını, sevgisini kazanmak, bu uğurda ömrünü imanla yaşayıp bitirmektir. Çünkü Müslümanlar bilir ki; Allah kimin yanındaysa bu dünyada da ahirette de kazanacak olan odur. Demek ki Yüce Allah, kendisine karşı sorumluluklarının farkında olan, kendini muhasebe ederek yaşayan, her türlü haramdan sakınan, daima iyilik ve ihsanda bulunan, kulluk bilinci içerisinde bir hayat yaşarken karşılaşabilecekleri güçlüklere katlanan kimselerle beraberdir.

Peygamberlerin hepsi insanları Allah’ın emir ve hükümlerine davet etmişler ve bu uğurda çok çeşitli mücadeleler vermişlerdir. İslam’a davet yolundaki Müslümanlar pek çok imtihanlarla karşılaşmaktadırlar. Hizb-ut Tahrirli Müslümanlar da davet çalışmalarında sistem tarafından kendilerine uygulanan pek çok baskı, tutuklama, tehdit, takip, operasyonlar vs. yıldırma ve zulümlere maruz kalmışlar ve hala kalmaktadırlar. Allah’ın (svt) yarattığı bir dünyada, O’nun hükümlerini hatırlatmak ve davet, öncelikli farz ve peygamber sünnetidir. İslam dini, son din olarak kemale ermiştir. Bütün hükümler yaşanması gereken ve hesap verilecek hükümlerdir. Müslümanlar bu hükümleri ve fikirleri insanlara aktarmak gibi bir görevle yükümlüyken bu farzdan nasıl uzak kalabilirler? İslami fikirleri hafife alıp alay edenler, hatta bu fikirlerden dolayı, samimi Müslümanları küçümseyenler olabiliyor. Oysa Müslümanlar, hayatlarını Allaha adama yolunda çabalayan insanlardır. Kuranı kerimi kaldırıp rafa koyanlar ve hükümlerinden bihaber yaşayanlar şüphesiz bunu anlayamazlar!

Bazı Müslümanlar ve yöneticiler, dinî ve manevî bütün değerleri dünyalık menfaatler elde etmeye alet etmekteler. Konuşmalarını, “Allah bizden yana!” diye süslemektedirler. Âlemlerin rabbi olan Allah (svt) hükümlerini yeryüzünde yayılması için çalışanlardan yana mı olur, dini değerleri dünyalık menfaat elde etmek için kullananların yanında mı olur? Allah'ın (svt) yardımının ve desteğinin kendileriyle olduğuna iman eden müminler, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmaz, kulluk görevlerini samimiyetle yapar, olayın sonucunu sabırla beklerler. Allah'ın müminler üzerindeki yardımı ile ilgili; Kur'an-ı Kerim'de, peygamber kıssalarında örnekler doludur. Peygamber Efendimiz (sav) hayatı ve mücadelesi boyunca çok büyük engellerle karşılaşmıştır. Tebliğ yaparken karşılaştığı zulümlere karşı yalnız Allah’tan (svt) yardım istemiştir. Duasına icabet edilmiş ve küfre sapanlara karşı Peygamber efendimiz zafer elde etmiştir. Örneğin Peygamber Efendimiz (sav)'in Mekke'den çıktıktan sonra Hz. Ebubekir ile birlikte gizlendiği mağaradaki durumu yardımın en güzel örneklerinden biridir.

اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ “Eğer o Peygamber’e yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona vaktiyle yardım ettiği gibi yine edecektir: Hani kâfirler onu Mekke’den çıkardıklarında, ikinin ikincisi olarak mağarada iken arkadaşına: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir!” diyordu. İşte o zaman Allah ona yardım etti, üzerine huzur veren emniyet ve rahmetini indirdi, onu göremediğiniz ordularla destekledi. Kâfirlerin bâtıl inanç ve dâvalarını alçalttı. Allah’ın dâvası ise zaten her zaman yücedir. Çünkü Allah, kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.” [Tevbe 40]

Şüphesiz dünyada Müminleri yalnız ve yardımsız bırakmayan Allah (svt), ahiret hayatlarında da onların tek velisi ve yardımcısıdır. İnanıyoruz ki, dünyada da ahirette de kazanacak olan samimi Müslümanlardır!