AKILLARI DUMURA UĞRATAN ZEHİR: MİLLİYETÇİLİK
12 Ağustos 2021

AKILLARI DUMURA UĞRATAN ZEHİR: MİLLİYETÇİLİK

Bazı kavramlar ve davranışlar vardır ki Müslümanların kalbinde de zihninde de müstesna bir yeri vardır. Şehitlik gibi, ensar ve muhacirlik gibi. Yardım isteyene yardım etmek ve kapıya geleni geri çevirmemek gibi. Bunlar öyle kavram ve davranışlardır ki artık İslami hüküm olmaktan çıkıp bir gelenek halini almıştır.

Kendisine sığınanı korumak her dönem İslam’ın şiarlarından olmuştur. Bu Raşid Halifeler ve Osmanlı Hilafet Devleti zamanında da böyleydi, Cumhuriyet döneminde de. Öyleki Osmanlı sadece Müslümanlara değil, kendisine sığınan yahudilere dahi kucak açmıştır.

Cumhuriyet döneminde ise çeşitli zamanlarda muhacir akınlarıyla başbaşa kalan Türkiyeli Müslümanlar, misafirlerini en güzel şekilde ağırlamışlardır. Bulgar zulmünden kaçanları, Ermeni zulmünden kaçan Azeri kardeşlerini öylesine kabul etmişlerdir ki günümüze gelindiğinde kimin muhacir kimin ev sahibi olduğu belli olmaz durumdadır. Sorsanız iki kişiden biri ya Selanik göçmeni ya Arnavut ya Azeri türküdür.

Muhacirler için köyler kurulmuş, binalar dikilmiş bırakıp geldikleri yurtlarını aratmamak için elden gelen her şey yapılmıştır. İsimleri muhacir olsa da onlar bizim kardeşlerimiz olmuştur. Fakat şimdilerde muhacir olmak; düzensiz göçmen olmak, iki odalı kapıcı dairesinde onlarca kişi bir arada yaşamak demek. Doktor da olsan mühendis de olsan horlanmak, Küçücük bir bota yada kamyona balık istifi doldurulmak demek. Penceresiz, kömürlükten bozma evde ya da karada boğulmak, Esed’ten, Ruslardan, bombalardan kaçıp alçakça saldırılara maruz kalmak demek. Bu çağda muhacir olmak ensarsız kalmak demek...

Ensar olmayı beceremediğimiz muhacir kardeşlerimize karşı bugün zalim Firavun ve Nemrut’lardan belki de daha azgınca bir duruş sergileyişimiz, milliyetçilik zehrinin damarlarımıza derinden nüfuz ettiğini kanıtlar nitelikte. Rabbim bizleri zulmetmekten ve mazlumları yardımsız bırakmaktan muhafaza eylesin. Haddi aşanlardan olmaktan Allah’a (svt) sığınırız.