Abdurrahim Şen: "Aksa Tufanı, 57 İslam Beldesi Yöneticisinin Tutsak Olduğunu Gösterdi"
04 Ekim 2024

Abdurrahim Şen: "Aksa Tufanı, 57 İslam Beldesi Yöneticisinin Tutsak Olduğunu Gösterdi"

7 Ekim Aksa Tufanı Harekatı’nın üzerinden tam bir yıl geçti. İşgal, katliam ve soykırım ile geçen bu bir yılda Müslümanlar, İslâmi kitleler, âlimler, yöneticiler, devletler ve dahası dünya halkları nasıl bir sınav verdiler? Gasıp Yahudi varlığı “İsrail”in işgali altında olan Gazze ve Filistin’in kurtuluşu için ne yapılmalı? Sorunun nihai çözümü nedir ve bunun için ne tür adımların atılması gerekir?

Köklü Değişim olarak; kanaat önderleri, âlimler, STK temsilcileri ve gazeteci-yazarların katılımı ile 7 Ekim’in yıldönümünde Gazze’de yaşananları bir soruşturma dosyası ile kamuoyunun istifadesine sunduk. Soruşturmaya katılan 8 kıymetli katılımcıya 5 soru sorduk ve cevaplarını sizler için hazırladık. Kıymetli katılımcılara teşekkür ediyoruz, Allah kendilerinden razı olsun.

Soruşturmanın beşinci katılımcısı, değerli Abdurrahim Şen hocanın sorularımıza verdiği cevapları istifadenize sunuyoruz:

SORUŞTURMA: 7 EKİM AKSA TUFANI'NIN 1. YILI

Katılımcı: Dr. Abdurrahim Şen

Köklü Değişim: Bir yıl boyunca tüm dünya, Gazzeli bebek, çocuk, kadın ve masumların katledilmesini seyretti. Hiçbir somut adım atılamadı ve hiçbir devlet harekete geçemedi. Özellikle halkı Müslüman olan devletler hamasi birkaç söylem dışında hiçbir etkinlik gösteremedi. Bu durumu siz nasıl izah ediyorsunuz?

Abdurrahim Şen: İslâm coğrafyasında 57 ülkenin hiçbiri bugüne kadar soykırımı durduracak nitelikte somut hiçbir adım atmadı. Kınamalar, bazen yükselen tonda diplomatik beyanatlar ve ateşkes için yürütülen müzakere süreçleri… bütün bunlar, mevcut uluslararası sistemin belirlediği sınırlar içinde çözümsüzlük için atılmış adımlardır. Neden “çözümsüzlük” diyorum, çünkü bir yıldır soykırımı gerçekleştiren Yahudi varlığını finanse eden ve silah desteğini sağlayan bizatihi Amerika... Amerika koordinatörlüğünde çözüm aranıyor. Katili, onu bağrımızda var eden ve bugüne kadar koruyan ve güvenliği sağlayan azmettirici ile birlikte durduramazsınız. Bu ya sizin siyasetten anlamadığınız ya iyi niyetli olmadığınız, halkınızı aldattığınız ya da siyaseten tutsak olduğunuz manasına gelir. Aksa Tufanı, 57 İslâm beldesinin yöneticisinin tutsak olduğunu, siyaseten bağımsız olmadığını gösterdi. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu durumu bir beyanatında açıkça ifade etmişti: “İsrail öldürmeye başlıyor; bize geliyorlar, ‘aman müdahale edin, savaşa girmesinler.’ Şimdi İsrail, Hamas’ın liderini şehit ediyor. Aynı şekilde geliyorlar, ‘aman…’ Tamam. Arkadaşlar artık bu, sürdürülebilir bir pattern değil. Biz, bu oyunda oynamıyoruz artık…”

Köklü Değişim: Boykot noktasında insanlar büyük bir hassasiyet gösterirken yöneticilerin birtakım kısıtlamalar ile birlikte bazı şirketler üzerinden ticarete devam ettiği görüldü. Ayrıca boykot mallarının tüm marketlerde satışına devam edildi. Gerek devam eden ticaret gerekse de boykot hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Abdurrahim Şen: Tek kelimeyle hissettiğim şey; halkımızın, gözünün içine baka baka aldatıldığıdır. Sürecin başında hatırlarsanız; Türkiye’nin Gazze’de direniş saflarında çatıştığı yalanı pompalanmıştı. Neymiş? Bu gizli tutuluyormuş… Meğer halkımızdan gizli tutulan bu mezalime rağmen yapılan ticaretmiş…

Köklü Değişim: Bu bir yıl içinde; sivil toplum kuruluşu (STK) ve İslâmi kitlelerin, ayrıca âlimler, hocalar ve kanaat önderlerinin söylemleri, talepleri, yaptıkları ve yapmadıkları açısından değerlendirme yapmak gerekirse neler söylersiniz? Sizce İslâmi yapılar ve âlim/kanaat önderleri bu süreçte üzerlerine düşeni yaptılar mı? Nasıl bir sınav verdiler?

Abdurrahim Şen: İstisnalarla birlikte iyi sınav verdiğimiz söylenemez. Kendi evimiz, vakfımız, derneğimiz, yaşam alanımızda yangın bacayı sardığında veya saldırıya uğradığımızda ne yaparız? Doğrudan ilgili birime çağrıda bulunuruz. Acil çağrı hattına yöneliriz, değil mi? Yangın için 110, sağlık acil için 112, Polis İmdat 155 veya Jandarma İmdat için 156 öyle değil mi? Gazze bir yıldır yanıyor, bedenler parçalanıyor ama güvenlik birimlerine “acil” koduyla çağrı yapılmıyor. Güvenlik birimlerini, orduları komuta eden devlet başkanlarına açıktan çağrı yapılması gerekir ama bu maalesef yapılmıyor... Gerçek çözüm dile getirilmediği ve gerçek muhataplara çağrı yapılmadığı için bu süreçte iyi bir sınav verildiği söylenemez.

Köklü Değişim: Meydanlarda aylarca “Ordular Aksa’ya!”, “Mehmetçik Gazze’ye!” sloganları atıldı. Dünya Alimler Birliği de bu konuda fetvalar verdi ve orduların harekete geçirilmemesini “ihanet” olarak tanımladı. Sizce işgalci Yahudi varlığına karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerekirdi?

Abdurrahim Şen: Orduların seferber edilmesinden başka bir çare ve çözüm yoktur. Arş titriyor, yer yarılacak; bu kadar sarsıcı, yıkıcı manzaralar yaşanıyor, insanlar, masum bebeler çığlık çığlığa “imdat” dileniyor ama bizim ordularımız harekete geçmiyor. Bütün dünyada halklar, İslâm beldelerinde Müslümanlar harekete geçiyor ama halkların, Müslümanların çocukları (ordularımız) kışlalarda hapis. Yöneticiler çocuklarımızı kışlalarda hapsediyorlar.

Köklü Değişim: Gazze’de yaşananlar Müslümanların sahipsizliğini ve iradesizliğini bir kez daha gösterdi. Sizce bu sahipsizlik, acziyet ve iradesizliği ortadan kaldıracak unsur nedir?

Abdurrahim Şen: Evet, hakikaten Gazze’nin biz Müslüman âlemine öğrettiği en büyük derslerden biri, buydu. Bunca devlet, bunca asker (17 milyon, “İsrail” nüfusunun 3 katı), bunca ekonomik ve insan kaynağına rağmen Müslümanlar sahipsiz. Korunmuyoruz. Güvende değiliz. Bu, çok vahim bir durum. Bugün Gazze, hatta Lübnan, yarın başka bir yer, fark etmez. Müslümanlar bu çağda güvende değiller. Canları, malları, namusları ve mukaddesatları saldırı altında ve koca koca devletler hiçbir işe yaramıyor. Bu, çıplak bir gerçeği yüzümüze vuruyor: biz, ümmet olarak beka sorunu yaşıyoruz; bu devletler değil… ve bekamız, bu coğrafyada varlığımızı sürdürebilmemiz, insanca, Müslümanca, izzetle ve onurla yaşayabilmemiz ancak ve ancak bizi korumayan bu düzenekten kurtulup koruyucu kalkanımızı, Hilâfetimizi yeniden var etmekle mümkün olabilir.