ZAMLARDAN SONRAKİ GEÇİM DERDİ İNSANLARI GERDİ!
26 Ocak 2021

ZAMLARDAN SONRAKİ GEÇİM DERDİ İNSANLARI GERDİ!

Ekonomik meseleler, insanoğlunun ihtiyaçlarını gidermek açısından insanlığın hayatında her zaman önemli bir yer teşkil etmiştir. Dün olduğu gibi bugün de toplumun en küçük birimi olan aileden devlete varıncaya kadar ekonomik koşullar hep birinci derecede önem taşımaktadır. Zira insanların alım gücü ekonomik şartlarına göre değişkenlik göstermektedir.

Gelelim bugünün gündemine… Her yıl olduğu gibi bu yıl da asgari ücret zammı sansasyonel bir şekilde belirlendi. Maaşa verilen zam insanların eline ulaşmadan enflasyonda eriyip tükendi. Yeni yıl ile birlikte elektrik, doğalgaz ve akaryakıta da peşinen zamlar gelince kimse asgari ücret zammına sevinemedi. Asgari ücretin, altın ve dolar karşısındaki durumu ise hiç iç açıcı değil. Zaten geçim derdinde olan halk için bu durum o kadar önemli de değil. Her ne kadar şu sıralar altın ve dolar bir miktar düşmüş olsa da asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar için altın ve dolara yatırım yapabilmek pek mümkün görünmemekte. Asgari ücretle geçim derdinde olan insanlar, kira, elektrik, su, doğalgaz, market, pazar, giyim, sağlık… vb. zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada zorlanırken altın ve dolar alabilme imkânı bulamamaktadır. Belki de geçim derdi içerisinde bocalayanların pek çoğu; altının gram fiyatından, doların TL karşısındaki değerinden habersiz bir hayat sürmektedirler.

Kuşkusuz insan hayatının devamlılığı için zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. İhtiyaçlarının sıkıntısız bir şekilde karşılanması, insanın refah seviyesini artırır ve yaşam kalitesini yükseltir. Zorunlu ihtiyaçların giderilmesindeki zorluklar ise insanı bunaltır ve buhranlara düşürür. Toplumda artan depresif rahatsızlıkların bir kısmı, geçim derdi çekenlerin ihtiyaçlarını gidermede karşılaştığı problemler yüzündendir. Asgari ücretle çalışan bir insan kirada oturuyorsa ve okula giden çocukları varsa yapılan son zamlar onun hayatını daha da zorlaştırmıştır. Yapılan zamlar, kapitalist sistemin sömürü çarkını döndürürken insanları açlığa, yoksulluğa sürüklemektedir. Bu fasit sistem insanları, insanca yaşama haklarını ellerinden alacak kadar sıkıntılı bir hayata sevk etmektedir.

Kapitalist sistemin, insanlara ne kadar zulüm ettiğini gelir dağılımının adaletsizliğinden de açıkça görmek mümkündür. Milletvekillerinin, bakanların, yöneticilerin maaşları ve asgari ücret kıyaslandığında arada uçurumlar kadar fark olduğu aşikârdır. Kapitalizm öyle bir sistemdir ki; zengin hep daha zengin olmakta, fakir ise daha da fakirleşerek zor bir yaşam mücadelesi vermektedir. Bu konu araştırıldığında karşılaşılan rakamlar ve istatistiksel bilgiler bunu açıkça göz önüne sermektedir. Toplumun bir kesimi lüks ve şatafat içinde yaşarken diğer kesimin yaşamak için zorunlu olan ihtiyaçlarını dahi karşılayamaması, gelir dağılımı eşitsizliğinin en belirgin özelliğidir. Geçen gün selam verip hâl hatır sorduğum komşu teyze, elektrik faturasının çok yüksek geldiğini ve geçim sıkıntısının arttığını dile getirdi. Zengin, fakirin halinden anlamıyor. Tok olan, aç olanı görmüyor. İçinde yaşadığımız şu zorlu kış şartlarında pek çok şehirde kar manzaraları görmekteyiz. Susuzluk ve kuraklık endişesinden sonra gelen bu kar yağışı, hepimizin içini bir nebze de olsun ferahlatmıştır. Diğer yönden ise zor şartlarda yaşayan, imkânları sınırlı olan, kalacak evi olmayıp çadırlarda yaşamak zorunda kalan, yakıt ihtiyacını karşılamakta zorlanan, gıda ihtiyacını dahi zorlukla karşılayan insanları düşününce de yüreğimiz sızlamaktadır. Sonra aklıma şairin şu dörtlüğü geliyor:

“Kışı sevmem ben

Damı akan evler,

Ayakkabısı delik çocuklar,

Ocağı yanmayan analar,

Utanan babalar gelir aklıma…”

Her güne yeni bir kalp ağrısı ile uyanıyoruz. Kısa süre önce İstanbul Kadıköy’de sokaklarda yaşayan 65 yaşındaki Sami Babacan kalacak yeri olmadığı için donarak hayatını kaybetmişti. Oysa yöneticiler Türkiye’de yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını iddia ediyorlar. Bazen sabah namazı vaktinde elinde bir çuval veya küçük tekerlekli bir araç ile dolaşıp çöpleri karıştıran insanlar görüyorum. Çöplerin içinden işlerine yarayacak bir şeyler arayarak geziniyorlar. Onları her gördüğümde içimde buruk bir acı hissederim. Allah Subhanehu ve Teâlâ, insanı yeryüzünde en şerefli varlık olarak yaratmıştır. Onları bu halde sokak çöplerini karıştırmaya iten sebep yoksulluk ve geçim derdi değil de nedir? Yeryüzünün nimetleri insanların ayaklarının altına serilmişken bu insanlar diğer insanların çöpleriyle geçinmek zorunda kalmaktadır. Gelir dağılımında denge var mı diyerek sabah namazı vaktinde sokakta çöp konteynırlarını karıştıran o insanlara bakmak gerekmektedir. Nerede saraylardaki yaşantılar, nerede o insanlar?

İşsizlik ve enflasyon günden güne artarken; ortaya çıkan geçim derdi özellikle dar gelirli insanların en büyük endişesi haline gelmektedir. Ucuz ekmek alabilmek için ekmek kuyruğunda bekleyenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Enflasyon verilerinin birtakım aldatmacalarla yüksek gösterilmesine artık insanların karnı doydu. Verilerin gerçeği yansıtmadığı gün gibi aşikâr. Açıklanan verilerle halkın alım gücü örtüşmüyor. Pazarda, markette alışveriş yapmak her geçen hafta daha da pahalıya mal oluyor. Yoksulluk, geçim sıkıntısı, işsizlik, borç ve çalışma koşullarının kötü olması Türkiye’deki intihar oranlarının sebeplerinde başı çekiyor. Türkiye’de; ekonomik şartların giderek ağırlaştığı, gelir uçurumunun her geçen gün derinleştiği, fakirin daha da fakirleştiği şartlarda geçim sıkıntısı günden güne bir çığ gibi büyümekte ve insanları germektedir. Fakir halk evinde tencere kaynatabilmek için çöpten yiyecek toplamak zorunda bırakılıyor. Küçük esnaf kepenk kapatmış, pazar-market el yakıyor, çocuklar tableti-interneti olmadığı için derse giremiyor, işçi ve emekliler ise artık can çekişiyor. Türkiye’de ekonomik sistem, alım gücü azalan halk için hiç de iyiye gitmiyor.

Geçim derdini bitirecek, ekonomideki bu kara tabloyu aydınlatacak tek ışık, İslam Devletinin iktisadi yönetimidir. İslam Devletinin yönetimine baktığımızda; devlet, halkının yaşamak için zorunlu olan can-mal güvenliğini, sağlık, barınma vb. gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Kapitalist sistemdeki gibi sokaklarda aç- açık ölmesine seyirci kalmaz. İslam devleti zamanında sadaka verilecek insan bulunamazken kapitalist sistemde insanlar yemek bulamaz hale geldiler. İslam Devletinde yöneticilerin gelir dağılımında ne kadar adaletli olduğuna dair pek çok örnek vardır. Onlardan biri ise şöyledir:

Kıtlık senesi Halife Hz. Ömer’e (ra) yağlı bir yemek götürülür. Hz. Ömer (ra):

*“Halkım da bu yemeği bulabiliyor mu?” der. * “Hayır” denilince;

“Kaldırın o zaman bunu” diye emreder.

Yemek götürülürken açlıktan karnı guruldamaya başlayınca ise şöyle der: “İstediğin kadar gurulda halkımın yiyemediğini sen de yemeyeceksin.”

Tebaasını, kendinden önce düşünen yöneticileri özlemle bekliyoruz. Bu beklentinin gerçekleşmesi için Müslüman kardeşlerimize üzerlerine düşen Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için çalışmanın farziyetini yeniden hatırlatıyoruz.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ ﴾ ﴿

De ki: çalışın; yaptıklarınızı Allah da, Peygamberi de Müminler de görecektir. Sonunda, gizliyi de açığı da bilenin huzuruna çıkarılacaksınız ve O size yapmış olduklarınızın ne olduğunu haber verecek.” [Tevbe 105]

Ya Rabbi! Kıştan sonra baharı yaşattığın gibi şerli sistemlerdeki kötülüklerden ve karanlıklardan daralan yüreğimizi İslam Devletinin güneşiyle aydınlat! (Âmin).