Allah Subhanehu ve Teala’nın rahmeti, bereketi ve mağfireti üzerimize olsun.
Su misali akıp giden ömür şelalesinde Rabbimizin ikram ettiği pek değerli bayramlara şifa bulan gönüller Ümmetin sevinç ve neşesine neşe katıyor.
Bir nebze de olsa Ümmet olabilmenin, birlik olabilmenin tadına, ancak bu bayramlar ve kısmi ibadetler vesilesi ile varabiliyoruz.
Artık yeni neslin dahi "Nerde o eski bayramlar?" dediklerine şahit olsak da bayram biz Müslümanların bayramı. Bayramın şuurunu yaşatacak ve Rabbimizin ikram ettiği bu mübarek günleri tıpkı eskiden olduğu gibi ihya edecek olanlar yine bizleriz.
Kurban ibadeti başlı başına bir Tevhit amelidir.
Yapılacak olan kurban ibadeti iman, ihlas ve teslimiyet çerçevesinde yerine getirilmelidir.
Sadece Allah rızası için kesilecek kurban, kişiye Rabbimizin hoşnutluğunu kazanacağı bir hayır olarak geri dönecektir.
Âişe radiallahu anha’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.” (İbni Mâce)
Yine arefe günü tutulacak orucun sevabını Rasulullah (sav) bize şöyle haber veriyor:
Ebû Katâde radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e arefe günü tutulan orucun fazileti soruldu; o da: “Geçmiş bir yılın ve gelecek bir yılın günahlarına kefaret olur” buyurdu. (Müslim)
Rasulullah (sav) kurbanı keser ve fakirler arasında taksim ederdi.
Hazreti Zeyd b. Erkam (ra)’ın anlattığına göre; “Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın ashabı: Ey Allah’ın Rasulü dediler, bayram günü kesilen kurban ne manaya gelmektedir?” Efendimiz (sallallahü aleyhi vesellem): “Bu, babanız İbrahim aleyhisselâm’ın sünnetidir.” buyurdular. Ashap; “Peki, kurban kesmede bize ne gibi bir sevap var ey Allah’ın Rasûlü!” dediler. “Kurbanın her bir kılı için bir sevap.” buyurdular. Ashap tekrar: “(Kesilen kurban koyun, kuzu gibi) yünlü ise ey Allah’ın Rasûlü (sevabı nasıl olur)?” diye sordular. Aleyhissalâtu vesselam: “Yünün her bir kılı için de bir sevap var!” buyurdular.” (İbn-i Mâce)
Günümüzde kurban ibadeti yerine getirilirken çok büyük imtihandan geçmekteyiz.
Bazen kendi kendimize imtihan edilirken, bazen de diğer Müslüman kardeşlerimizle imtihan edilmekteyiz.
Bunların başında hepimizin şahit olduğu bir durum var:
Kurban kesenlerin ekseriyetinin, kurban kesemeyenleri sorgulaması. Buraya kadar belki sorun olmayabilir. Sıkıntı kişinin, muhatabını yerecek şekilde söylemlerde bulunmasıdır.
Örneğin; "Ya kardeşim! Bugün her şeye para buluyorsun, bi kurbanı mı kesemeyeceksin? Al bi yerden borç kes kurbanını." gibi...
Oysa İslam fıkhı kurban kesmenin vucubiyyetini şu şekilde tahdit etmiştir:
Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde, buluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan her Müslümanın yerine getireceği malî bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80,18 gr altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir.
Dolayısıyla ihtiyaç dâhilinde alınan hiçbir şeyden dolayı kimse kimseye eleştiride bulunamaz. Zaten bu şekilde sorgulamak baştan aşağı kusurludur.
Bizler ancak birbirimize nasihat edici üslupla tavsiyelerde bulunabiliriz.
Maalesef ki bu haddi zatında diğerlerinden daha tehlikelidir ki o da Allah rızası için kurban kesecek kişinin faizle, kredi kartı ile kurban kesmesi veya diğer insanları buna teşvik etmesidir.
Bu maddeye bu kadar sığ bakmanın üzerimizde bırakacağı vebali göz önünde bulundurarak şunu söylemeliyiz ki temiz bir niyet ve halis bir ihlasla yapılması gereken bu kurban ibadetini, hatalı fetvalar vererek kurbanın tek çekimlik kredi ile kesilebileceğini dillendiren diyanet işleri kat be kat hatalıdır. Diyanetin bu tarz harama sürükleyici fetvalara imza atmasına zemin hazırlayan ve iktisat sistemini tamamıyla faize bina eden devlet de ondan daha çok hatalı ve kusurludur.
Son olarak Türkiyeli Müslümanlar hac, oruç, zekât ve kurban ibadeti hususunda yüksek hassasiyete sahiptir. STK’lar vasıtası ile bir çok Müslüman, kurbanlarını ihtiyaç sahibi kardeşlerimize ulaştırma çabasındadırlar. Allah onlardan razı ve memnun olsun.
Ancak tüm Müslüman kardeşlerimizden aynı hassasiyeti yurtlarından çıkarılmış, istemedikleri halde sığınmacı olmak durumunda kalmış ve Müslüman bir ülke olarak gördükleri biz Türkiyeli Müslümanların bir koruma olarak gören Suriyeli, Doğu Türkistanlı, Özbek ve diğer beldelerden gelen kardeşlerimiz içinde gösterelim.
"Menfaatimiz gereği kapımızı açtık, işimiz bitti artık kovabiliriz" mantığıyla hareket eden ırkçı, milliyetçi, pragmatistler gibi zihnimizi kiraya vererek bu aymazlığa ve zulme ortak olmayalım.
Hele de Rabbimize olan samimiyetimizi sunacağımız kurban bayramı arifesinde aklımızı ve vicdanımızı şeytana ve onun yoldaşlarının gittiği yola kurban etmeyelim!
Kurban Bayramını Ümmet olarak İslâm’ın Raşit halifesi önderliğinde ihya edeceğimiz günlerin şafağını sayarken, yolda takılanlardan olmayalım.
Rabbimiz bize rızasına nail olacak amellerde bulunmayı nasip etsin.
“Allahu ekber Allahu ekber. Lâ ilâhe İllâllahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillâhil hamd.”
“Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden yücedir. Allah her şeyden yücedir, hamd sadece O’na mahsustur.”