Büyük çöküş -yani Kapitalizmin tarihin tozlu sayfalarında kayboluşu- artık çok yakın... Bunu bütün topluluklar iliklerine kadar hissediyor. Peki, neden? Örneğin Türkiye’de sürekli enflasyonun düştüğünden bahsedilir ama nedense fiyatlar sürekli artar. 2019 yılında yüzde 11,84 olarak gerçekleştiği söylenen enflasyonun karşısında, çaya yüzde 32, kırmızı ete yüzde 20, elektriğe yüzde 50, doğalgaza yüzde 54, cep telefonu harcına yüzde BİN, köprülere yüzde 67 zam yapılmış. Tüm bu yüzdeler enflasyon yüzdesinin çok üstünde ve en temel ihtiyaçlarını karşılamakta, yeterli temel eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorlanan insan sayısı her gün daha da artıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de 4,6 milyon çocuk, yani her dört çocuktan biri beslenme, ısınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. 2002’de 451 bin 550 öğrenci öğrenim kredisi alırken, 2018 yılında neredeyse 1 milyon 222 bin öğrenci öğrenim kredisi almak zorunda kalmış... Bunun üstüne bir de geçenlerde çektiği maddi sıkıntılara dayanamayıp intihar eden genç üniversiteli kızın, elektrik, gaz ve temel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için intihar eden ailelerin haberleri de Türkiye’deki ekonomik tablonun vahametini gözler önüne seriyor. Üstelik Dünya Bankası’na göre aç insanların sayısı bir türlü düşürülemiyor, ABD’de 13 milyonu çocuk 40 milyon insan, İngiltere’de 4,5 milyonu çocuk 14 milyon insan açlık çekiyor. 2030 yılında Afrika’da 10 kişiden 9’unun açlık çekeceği öngörülüyor. Oysa Oxfam yardım kuruluşuna göre sadece Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un mal varlığının yüzde biri, 105 milyon nüfuslu Etiyopya’yı doyurmaya yetermiş... Nedir bu sistemin sorunları? İnsanları bunaltan ve bir kurtuluş arayışına iten nedir? Kapitalizm, en yaygın olan tanımıyla özel mülkiyete dayalı bir ekonomik sistemdir. Daha genel anlamda kapitalizm, tipik olarak üretim araçlarının (emek, mal ve sermayenin) özel mülkiyetten sayıldığı ve serbest piyasada işlem gördüğü, sermaye olarak azınlığın elinde biriktiği ve bu azınlık tarafından kontrol edildiği ve yeniden üretime dönüştürüldüğü bir sistem olarak bilinmektedir. Kapitalizmin başarısız olmasının en büyük nedenleri sanal ekonomi, şişirilmiş değerler ve faizdir. Kapitalizmin temel sorunu; insanın belirli bir ihtiyacını değil, genel olarak toplumun ihtiyaçlarını ele almasıdır. Kapitalizmde hedef toplumun/devletin toplam servetini artırmaktır. Bunu Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) üzerinden ölçer. GSYİH yüksek olduğu sürece kapitalizm iktisadi bir sorun olduğunu düşünmez, hatta toplumda çok sayıda insan aç veya açlık sınırında yaşasa bile... Bunun örneklerini özellikle ABD ve İngiltere’de görmekteyiz. Bireylerin yoksulluğu ekonomik sistem için çözüm gerektiren bir problem olarak kabul edilmez. Ayrıca kapitalizm, göreli kıtlık prensibinden hareket ederek, mutlak olarak yoksulluğu beslemektedir. Çünkü göreli kıtlık prensibine göre bir toplumda var olan kaynakların tümü toplumun sınırsız olarak kabul edilen ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Bundan dolayı toplumun -daha doğrusu sermaye sahiplerinin- üretimi artırması öncelikli hedeftir. Toplumun sahip olduğu kaynakların ve servetin adaletli bir şekilde dağıtılması gibi bir hedef kapitalizmin literatüründe yer almaz. Aksine bu görece kıtlık prensibi, toplumda hızlı davranıp zenginliğe erişebilenlerin daha fazla pay almasını ve geride kalan fakir, yoksul ve daha az kazanan kesimin var oluşunu da normal karşılamaktadır. Bununla birlikte Kapitalist sistem; sosyal sorumluluk, gurur ve onur gibi ahlaki ihtiyaçlar ve yaratıcının iradesinin kutsanması gibi ruhsal ihtiyaçları kabul etmez. Kapitalizm, insanlara sadece maddi olarak değer verir, manevi ya da ahlaki yönleriyle ilgilenmez. Oysa maddi ihtiyaçların yanı sırainsan içgüdü ve uzvi ihtiyaçları olan bir varlıktır. Bunların tatmini gerekir.Açlık tatmin için gıda gerektiren maddi bir ihtiyaç örneğidir. Bir yaratıcıya inanma ise manevi bir ihtiyaç örneğidir, her iki ihtiyacın ele alınarak ilgilenilmesi gerekir. Kapitalizmin insanların temel ihtiyaçlarını karşılamadaki başarısızlığı sistem içindeki ciddi bir kusur ve açıktır. Bu kusurun büyük hatalara ve potansiyel olarak sistemin çöküşüne neden olması kaçınılmazdır. Kapitalizm ideolojisi olanca hızıyla çökerken İslam’ın iktisat nizamı yeniden dirilmektedir. Peki, İslam’ın mükemmel iktisat nizamının özelliği nedir? İktisat sistemi İslam nizamından ayrılmaz bir parçadır çünkü ekonomi ve maliye ile ilgili kanunlar aynı zamanda evlilik, aile ilişkileri, siyasi değerler, ibadetler ve inançlar gibi diğer kanunlarla da irtibatlıdır. İslam, insanın ihtiyaçları ile tabi kaynakları arasındaki ilişkiye daha önce açıkladığımız gibi göreli kıtlık penceresinden bakmaz zira bu kaynaklar insan ihtiyaçlarını doyurmak için yeterlidir. İslam ekonomi sistemi fert fert toplumun tüm fertlerinin temel ihtiyaçlarını doyurma çerçevesinde doğal kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasına yoğunlaşır. İslam’ın ekonomik nizamı her bir ferdin temel ihtiyaçlarını tatmin etmek üzere Allah Subhanehu ve Teâlâ tarafından tasarlanmıştır. Bununla birlikte topluma ve devlete sosyal sorumluluk, gurur ve onur gibi ahlaki ihtiyaçları da bir yaratıcıya hesap verme zorunluluğu penceresiyle yerleştirmektedir. İslam ekonomisinin temel taşlarından birini oluşturan “rızk” kavramı insanın tasarrufu ve egemenliği altında servete ve mala sahip olmasıdır. İslam inancına göre rızk Allah’tandır. Buradan yola çıkarak İslam ekonomisini yapılandıran üç temel uygulama şöyledir. Birincisi, İslam insanlar için özellikle de varlıklı kimseler için tevazuun egemen olduğu bir toplum öngörmüştür. Rızkın Allah-u Teâlâ’dan olduğunu bilmek insandaki gurur ve bencillik duygularını giderir. İkincisi, İslam cömert bir toplum inşa eder ve fakirlerle olan ilişkiler açısından bu son derece önemlidir. Üçüncüsü, devlet tarafından konulan kanunlar ve şeri hükümlerce belirlenen miktardan daha fazla Müslümanların gönüllü olarak bağışta bulunmaları gereken durumlar olacaktır. Mesela sadaka ve zekâtlarla mala muhtaç olan fakire maldaki hakkı ulaşmış olur infakta bulanan kimse başkası için iyilik yapmış olur... Böylelikle toplumun fertleri arasında bağlar kuvvet bulur. Nefisler açgözlülük ve cimrilikten temizlendiği gibi haset ve kötü niyetlilik gibi diğer hususlardan da arınmış olur. Kapitalizm, değerlere ve ideallere vurgu yapan İslam nizamı gibi mükemmel bir sistemin karşısında çökmeye mahkûmdur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi birbiri ile taban tabana zıt iki iktisadi ideoloji bulunmaktadır. İnsanlık kapitalizmin bencil ve sermaye odaklı yönetim ve iktisat düzeninden bıkmış ve acil bir alternatif arayışı içine girmiştir. Kapitalizmin yol açtığı eşitsizlik ve adaletsizlik hiç şüphesiz çöküşünü giderek hızlandırmaktadır. Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın insanlığa kurtuluş reçetesi olarak göndermiş olduğu İslam, kapitalizmin açtığı yaraları çok hızlı ve sahih bir şekilde çözecek birçok nizama sahip olduğu gibi kapsamlı bir iktisat nizamı da içermektedir. İslam'ın tümüyle ve kapsamlı bir şekilde tatbik edilmesiyle İslam İktisat Nizamı, yani Şer’i hükümler, çok hızlı bir şekilde kapitalizmin yerini alacaktır. Kapitalizmin hatalarını, gerçek yüzünü ve buna karşılık gerçek bir alternatif olan İslam’ın iktisat nizamını tüm teferruatıyla yakından tanımak isteyenlere Prof. Dr. Muhammed Malkâvi’nin “Kapitalizmin Çöküşü ve İslâm’ın Yükselişi” adlı kitabını okumayı tavsiye ederim.
“Kapitalizmin Çöküşü ve İslâm’ın Yükselişi”, Prof. Dr. Muhammed Malkâvi (Tercüme M. Hanefi Yağmur), Divan Araştırma ve Yayıncılık, İskitler/Ankara, Eylül 2019
Köklü Değişim Kadın Kolları için yazan Feyza Yıkar