İzmler Çalıştayı Konuşmacı Metinlerinden Kesitler-2
31 Ocak 2019

İzmler Çalıştayı Konuşmacı Metinlerinden Kesitler-2

FEMİNİZM

Feminizm genel tanım itibariyle “kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik muhtelif ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan harekettir.” Bir diğer şekilde feminizm terimi; kadınların da erkeklerin sahip oldukları tüm haklara sahip olmasını ve kadınların da hukukta ve sosyal hayatta erkeklere eşit sayılmasını hedef alan düşünce sistemini anlatır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aslında feminizm kadınların birey olma çabasını ifade ediyor gibi görünse de kadının elinden alınan hakları düşünüldüğünde, birey olmaktan öte, kadının daha da değersizleştirildiğini görmekteyiz. Feminizm temel olarak kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu savunur ve ilk kez 18.yy’da ilk feminist olarak bilinen Mary Wolstonecraft isminde bir kadının, kadın erkek eşitliği ile ilgili söylemlerde bulunmasıyla başlamıştır. Her toplumda feminizm eğilimleri görülmekle birlikte, 1791’de Olympe de Gouges, ünlü “Kadının ve Kadın Yurttaşların Hakları” bildirisini (Declaration des Droits de la Femme et de la Citoyenne) yazmıştır. Uzun yıllar tartışılagelen kadın konusu gerek hayattaki konumu, gerek ekonomideki yeri ve gerekse toplumdaki misyonu oldukça önemli olan bir sorun haline gelmiştir. Feminist çalışmalar nedeniyle saliha bir eş olma meselesi de unutulmuş ve dolayısıyla da aile kavramının da içi boşalmış, günümüz toplumunda aileler bir bir yıkılmaya hatta yok olmaya başlamıştır. Kadınlar feminizm adı altında kendisinden para kazanılan bir eşya, milyon dolarların harcandığı eğlence ve reklam endüstrilerinin tamamen gerçek dışı, dar, yüzeysel bir cinsel metası haline dönüştürülmüştür. Feminizm kadına öyle gizli, dolambaçlı, mugalatalı ifadeler kullanarak yaklaşmıştır ki hem Kapitalist kadınlar hem Komünist kadınlar ve hem de Müslüman kadınlar feminizmin etkisine girmiş ve bazen açıktan bazen ise gizliden bu fikrin tesiri altında kalmışlardır. Bir Komünist veya bir Kapitalist için feminizm bir şey kaybettirmeyebilir ancak bir Müslüman için çok şey kaybettirir. Feminist bakış açısı altında kadınlar erkeklerle eşitlik sağlanması adına bir takım faaliyetlerde bulunsalar da bunların hiçbiri kadının aslen sahip olduğu değerleri geri almada hiçbir işe yaramamıştır. Feministler, kadınların sorunlarını dile getirirken, sorunların İslami bakış açısından değil de toplumun üzerine uygulanan nizamların yanlış olmasından kaynaklandığını göremediler. Ve nihayetinde hiçbir girişim de kadınları güvence altına alamadı. Feminizm düşüncesiyle kadına verilmek istenen haklar aslında İslam’ın kadına hâlihazırda vermiş olduğu haklardır. Allah’u Teala’nın hükümleri hem kadın hem erkek için fıtrata en uygun şekildedir. Batıda bahsedilenin aksine kadın İslam’da hayatın her alanında olması gereken konumdadır. Özellikle sosyal, iktisadi, eğitim alanlarında kadın etkin bir şekilde rol almıştır. İslam’a saldıran Feminist söylemlerin aksine önceki dönemlerde aşağılanan, hor görülen, toplumsal hayatta yeri olmayan kadın, batılı kadındır. Bu sebeplerden dolayı feminizm kavramı batıda ortaya çıkmıştır ve her iki cinsiyet için de her alanda eşitlik talep eden söylemler mevcuttur.

Mevcut feminist mücadeleyi yürütenlerin, kadınlara yönelik haksızlıkların sebebini anlamada ve öğrenmede hataya düştüğünü yukarıda da belittik. Onlar, siyasi yanıltmalara aldandılar. Kadına yönelik haksızlıklarda izledikleri dar görüşleri ile daha çok günübirlik, yüzeysel ve uydurma çözümler ile gündeme geldiler. Bir hastalığı tedavi etmek için öncelikle hastalığa sebep olan unsurların derin analizleri yapılması gerekiyor ki hastalığa sebep olan unsurlardan kökleri kopartılsın. Kadına yönelik şiddet, birçok toplumu etkileyen bir kanserdir. Bu hastalığa sebep olan unsur ise; toksini ve katalizörleri üreten ve yayan, bugünün dünya siyasetini yönlendiren ve bu sistemleri uygulayan devletler, mevcut inançlar ve değerlerdir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi yer yer Müslümanlar kadınları da etkileyen bu kavramı hayatımıza sokan Batı durmadan çalışmaya devam etmiştir. Sonuç olarak; hayat hakkında kendi bakış açısına bağlı kalanlara ve kendilerine has hayat nizamlarını savunanlara saldırmak için bilimle kültür, hadaratla medeniyet mefhumlarını birbirine karıştıran Batının kendi fikirleri olan feminizmi de İslam’dan gibi gösterme çabaları “İslami Feminizm” kavramını doğurmuştur. 1999 yılında Margot Badran ismindeki araştırmacı ilk kez “İslami Feminist Teorisi” kavramını kullanmıştır. Bu kavram ile dinin yanlış yorumlandığı iddia edilip kadına bakış açısının güncellenmesi gerektiği algısı oluşturulmuştur. Fakat İslam kültürü ve hadaratından başka bir kültür veya hadarattan kaynaklanan hususlar reddedilir. Batılı bir kavram olan feminizm ve İslam’a uyarlanmış hali olan İslami Feminizm’i bir kenara koyacak olursak, İslam’da kadın ne hakları ellerinden alınıp aşağılanan bir varlık olmuştur ne de her şeyden üstün tutulan bir varlık. Erkeklerden ne aşağıdır ne de üstün. Nitekim Kuran’ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Ve Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki) Ben, erkek olsun kadın olsun –ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım.”(Ali İmran: 195) Kadının erkekten ayrı olarak değerlendirildiği miras, eğitim, kıyafet, diyet gibi konulara gelince bu konularda Ali İmran suresinin 16.ayetinde, “Erkek, kız gibi değildir” buyrulduğu üzere Kuran’ın kadın ve erkeği iki farklı varlık olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Nitekim şöyle buyrulmaktadır: “Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının.” (Nisa Suresi 1) İslam’ın bakış açısındaki kadın rolünde iffetli genç kızlar, saliha eşler ve sağlam annelik yatmaktadır. İslam şeriatının bize vereceği bu kavramlardan yoksun olarak çareyi feminist bakış açısında aramak elbette ki yararsız olacaktır. Müslüman kadının örtüsü için ordularını harekete geçiren bir ümmetin kadına değer vermemesi düşünülemez bir olgudur. Feminizm de diğer batılı fikirler gibi kalkındırmak şöyle dursun, Müslüman ümmet için oldukça zararlı fikirlerdendir. Batı yine bu tür süslü kavramları kullanarak insanları aldatmaya ve saptırmaya devam edecektir. Ancak Müslüman, gücünün kaynağının İslam akidesi ve bundan çıkan fikirler olduğunu bilincinde olduğu sürece, batının kirli oyunları üzerimizde tecelli bulmayacaktır. Bilmeliyiz ki Müslümanlara yapılan bu tür fikri saldırıları ancak şeriatın talep ettiği şekilde hareket ederek engelleyebiliriz. Nahl Suresi 125. Ayette şöyle buyrulmaktadır: “(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” Kısaca diyoruz ki; kadınların gerçek manada güçlendirilmesi, toplumda hakim olan bozuk bakış açısını İslam’ın Hilafet yolu ile bir bütün olarak uygulanmasıyla oluşturulacak doğru bakış açısı ile değiştirmekle olur.

Not: Bu çalışma İzmler Çalıştayı konuşmacı metinlerinden kesitler içermektedir. Amaç katılımcılarda konularla ilgili temel meselelerin kalıcılığını sağlamaktır. Bir kitapçık çalışması veya araştırma raporu değildir ancak gelecekte izmlerle alakalı bu minvalde bir çalışmamız olacaktır. Takipte kalınız…