İYİNİN VE KÖTÜNÜN ÖLÇÜSÜ
22 Kasım 2020

İYİNİN VE KÖTÜNÜN ÖLÇÜSÜ

Yaşadığımız dünyada her insanın inandığı bir iyi ölçüsü ve bir kötü ölçüsü vardır. Bu inanılan, değer kabul edilen iyi ve kötü ölçüleri herkeste aynı değildir. Bu sebeple bir insanın inandığı iyi, başka bir insan için iyi olamayabiliyor. Örneğin kurban kesmek, zekât vermek, faizin her türlüsünden uzak durmak, oruç tutmak, Allah yolunda cihat etmek gibi ameller Müslümanlara göre dinin emri olduğu için iyi birer davranışken amellerinin ölçüsünü nefsi arzularına ve menfaatlerine göre belirleyen insanlar için kötü kabul edilebiliyor. Aynı şekilde bir kısım insan için yalan söylemek, içki içmek, gayr-ı meşru ilişki yaşamak, başkasının hakkını gasp etmek gibi davranışlar kötü kabul edilmeyip yapılmasında sakınca görülmezken İslam akidesini benimseyip bu akideye göre hareket eden insanlar için bu tür davranışlar kesinlikle yapılmaması gereken kötü davranış olarak kabul ediliyor.

Sorulması gereken soru şu: İyi ve kötünün ölçüsünü kim ya da ne belirler? Birden fazla iyi ve kötü olabilir mi? İnsan iyinin veya kötünün ölçüsünü sahip olduğu akideye göre belirler. Akide ise insan, hayat ve kâinat hakkındaki fikirlerin bütünüdür. Başka bir ifadeyle akideyi oluşturan “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gideceğim?” sorularına verdiğimiz cevaplardır. Akidemiz bizim hayata bakış açımızı belirler. İyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın, güzelin ve çirkinin ölçüsünü sahip olduğumuz akideye göre belirleriz.

Örneğin; hayata Allah’ı karıştırmayan kapitalizm akidesine sahip bir insanın iyi ve kötü ölçüsü menfaattir. Yani herhangi bir şey menfaatine uygunsa o iyidir yine aynı şekilde menfaatine uygun değilse, menfaatiyle çatışıyorsa o kötüdür. Peki, var olan iyi ve kötü ölçülerinden hangisi doğrudur. Biz bunu neye göre belirleyeceğiz? Doğru olan iyi ve kötü ölçülerini nasıl bulacağız?

Doğru olan iyi ve kötü ölçüsünü bulabilmemizin tek bir yolu vardır. İyi ve kötünün ölçüsünü belirleyen akidenin sahih olup olmamasıdır. Eğer hayatımızı üzerine bina ettiğimiz akide sahih ise onun belirlediği iyi ve kötü ölçüsü de sahihtir. Ama akide bozuk ve hatalı ise onun belirlediği iyi ve kötünün ölçüsü de bozuk ve hatalıdır. Bu yüzden doğru olan iyi ve kötü ölçüsüne sahip olabilmek için doğru, sahih olan akideye sahip olmamız gerekir.

Doğru akide insanın bütün sorunlarına anlık ve geçici çözümler değil, zamana ve konjonktüre göre değişmeyen kalıcı ve köklü çözümler bulmalıdır. Ayrıca sorunlara bulduğu çözümler insan fıtratına uygun olmalıdır ki sahih bir akide olsun ve ortaya koyduğu bütün fikirler, iyi ve kötünün ölçüsü sahih, doğru olabilsin.

Mesela; akide, insanın fıtratından gelen ve her insanda bulunan bir yaratıcıyı kutsama, tapınma içgüdüsünü -komünizm akidesinin yaptığı gibi- yok sayıp bu içgüdüyü doyurmazsa bozuk bir akide olmuş olur. Çünkü insan sahip olduğu içgüdüleri doğru bir şekilde doyurmazsa insanda huzursuzluk meydana gelir. İnsanın fıtratını doyuramayan ve onunla çelişen bir akidenin belirlediği iyi ve kötü ölçüsü bozuk ve hatalı olmuş olur. İnsan, hayat ve kâinat hakkında ortaya bir fikir koyan ve bu fikriyle dünyaya hâkim olan bir diğer akide kapitalizmin belirlediği iyi ve kötü ölçüsüne gelince, bu ölçü yanlıştır. Çünkü daha öncede dediğimiz gibi iyi ve kötü ölçüsünün doğru olabilmesi için bu ölçüyü ortaya koyan akidenin sahih olması gerekir. Kapitalizmin akidesi, dini hayattan ayırma esasına dayanır. Bu akideye göre insan kendi nizamını kendi kurar. Bu şekilde kişinin kendi kendisinin efendisi olması, kişinin din dâhil olmak üzere harici herhangi bir tesir altında kalmadan içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarını özgürce doyuma kavuşturması, bunu canının istediği gibi yapmasıdır. “Dini hayattan ayırma” akidesini benimseyen ve yüklenen kişi dünyevi anlamda mümkün olduğu kadar lezzeti, en üstün seviyede elde etmekte olduğuna kanaat getirmiştir. Neticede aklın maslahat olarak gördüğü şeyi elde etmeye çalışır. Onun mesaisi aklın tespit ettiği maslahatı gerçekleştirmek içindir. Böyle olunca, akıl hüküm koyucu olan şari konumuna getirilmiş olmaktadır.

Kapitalizm akidesinin insanı hüküm koyucu olarak nitelenmesi bu akidenin bozuk bir akide olduğunun delilidir. Çünkü insan aciz ve sınırlı bir varlıktır. Aciz ve sınırlı olanın hüküm koyucu olması, verdiği hükümlerin de eksik, sınırlı dolayısıyla yanlış olmasına sebep olur. Bu nedenle kapitalizm akidesinin belirlemiş olduğu iyi ve kötü ölçüsü de yanlış olur. İnsan, hayat ve kâinat hakkında bir fikir ortaya koyan İslam akidesi ise; insan, hayat ve kâinatın ötesinde bunların hepsini yaratan bir yaratıcının olduğu fikrini benimser. Her şeyi bu yaratıcı yaratmıştır ki O, Allah Subhanehu ve Teâlâ’dır. İslam akidesi insan, hayat ve kâinatın yaratıcısı olan Allah Subhanehu ve Teâlâ tarafından belirlenmiştir. Bu akide insanın içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarını yok saymaz ya da başıboş bırakmaz. İnsanın onuruna yakışır bir şekilde içgüdü ve uzvi ihtiyaçların doyumunu sağlar. Tüm zamanlarda oluşmuş veya oluşabilecek bütün sorunlara çözümü olduğu için esaslıdır. Fertlere, gruplara ve sınıflara has olmayan, tümünü kalkındırmayı hedeflediği her bir cinsi içine alan kuşatıcı bir fikir olması sebebiyle de kapsamlıdır. İslam akidesinin insanın fıtratına uygun ve akla ve mantığa uygun olması onun sahih bir akide olmasının delidir. Dolayısıyla bu akidenin belirlediği iyi ve kötü ölçüsü de sahihtir. Sahih olan bu akideye sahip insanların birden fazla iyi ve kötü ölçüsü olamaz. Yani hem kendi menfaatini gözeterek kendisinin ortaya koyduğu bir iyi kavramı hem de inandığı akidesinin, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın belirlediği iyi kavramı olamaz. Böyle olduğu zaman insan hüküm koyucu sıfatına erişmiş olur ki bu zaten İslam akidesiyle taban tabana ters düşmek demektir. Görüldüğü üzere tek bir iyi ve kötü ölçüsü vardır ki o da insanın, hayatın ve kâinatın yaratıcısı, varlığı kendiliğinden zorunlu, ebedi ve ezeli olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ve O’nun Rasulü olan Peygamberimiz ’in (sav) belirlediği iyi ve kötüdür. Allah Subhanehu ve Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ﴾ “Andolsun ki, sizin için ve Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı dileyen ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resûl’ünde güzel bir örnek vardır.” [Ahzab 21]

Ayette de buyurulduğu gibi Müslümanlara düşen Allah’ın Rasulü’nü (sav) örnek alıp onun tebliğ ettiği iyi ve kötüye tabi olmaktır. ﴿لِمِثْلِ هَذَا فَلْىَعْمَلِ الْعَامِلُونَ﴾ “Çalışanlar bunun için çalışsınlar.” [Saffat 61]

Gamze Deniz