HAKKI TAVSİYE ETMEK
01 Ağustos 2021

HAKKI TAVSİYE ETMEK

İlk insan ve ilk peygamber Adem’den (as) beri bütün peygamberler risalet davasını yüklenmiş, insanlara hakkı ve sabrı tavsiye etmişlerdir. Nuh (as), kavminin helak olmasından korkmuş onları Allah’a (svt) imana davet etmişti. İbrahim (as) putlara tapan kavmine yanlış yolda olduklarını söylemiş ve onları bir olan Allah’a (svt) ibadet etmeye davet etmişti. Lut (as) sapkın kavmini, İsa (as) haddi aşan kavmini, son Peygamber Hz. Muhammed (sav); Allah’a (svt) şirk koşan, ölçüde hile yapan, faizle iştigal eden, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen, cahiliye âdeti üzerinde ısrar eden kavmini Allah’ın (svt) göndermiş olduğu son dine, İslam’a davet etmişti.

Tüm peygamberler gönderiliş amacı olarak insanları bulunmuş oldukları dalaletten kurtarıp aydınlığa, hidayete kavuşturmak için kavimlerine doğru yolu, hakkı tavsiye etmişlerdi.

Son peygamber Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den sonra da hakkı tavsiye etmek, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek vazifesi bitmemiş, Allah Subhânehu ve Tealâ bu görevi kıyamete kadar Müslümanların üzerine farz kılmıştır.

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِؕ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“İçinizden hayra (İslam’a) çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmrân 104]

كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِؕ

“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz.” [Âl-i İmrân 110]

Ve yine Kur’an- ı Kerim’de Allah Subhânehu ve Tealâ hakkı ve sabrı tavsiye eden Müslümanların hüsranda olmadıklarını bildirmiştir:

وَالْعَصْرِۙ ﴿١﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ ﴿٢﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

“Asr’a andolsun ki, hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak, iman edip salih amel işleyenler, ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” [Asr 1-3]

Asr suresinde Rabbimizin buyurduğu gibi Müslümanlar birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelidirler. İslam dini, Allah (svt) ile kul arasında olan ruhani bir din olmadığı gibi hayatın her alanını kuşatmış, insanın diğer insanlarla olan ilişkilerine de hüküm koymuş ve bunun neticesinde de bir kötülük gördüğünde kulun elinden geldiğince bunu değiştirmesini istemiştir.

« مَنْ رَأَى مِنْكُم مُنْكراً فَلْيغيِّرْهُ بِيَدهِ ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطعْ فبِلِسَانِهِ ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبقَلبهِ وَذَلَكَ أَضْعَفُ الإِيمانِ »

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” [Müslim, Îmân 78]

İslam’ın hayat sahasından kaldırılıp kapitalist nizamın tatbikiyle beraber hakkı ve sabrı tavsiye etmek emri de maalesef unutturulmuştur. Müslümanlar hakkı ve sabrı tavsiye etmek yerine, “Her koyun kendi bacağından asılır”,* “Allah ile kul arasında”* gibi gayri İslami, kapitalist akidesine dayanan fikirleri benimsemiştir. Allah’ın (svt) helal saydıkları haram, haram saydıkları da helal kabul edilmeye başlamıştır. Allah’ın (svt) haram kıldığı faiz, kumar, zina, eşcinsellik, kadının tesettürsüz olması meşru sayılmakta, bunların haram olduğunu açıklayıp hakkı söylemek ise suç sayılmaktadır. Hakkı söyleyen Müslümanlar çeşitli şekillerde cezalandırılmaktadır.

Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın emrine zıt olan bu durum kötülüğün hızla yayılmasına sebep olmaktadır. Zira biz bunu her geçen gün artan suç oranlarından, haksızlığın çoğalmasından ve adaletin olmayışından görüyoruz.

İslam’ın hayat sahasından kaldırılmasıyla kötülüklerin önü açılmıştır. Bir de bu durumun üzerine insanların hakkı söylemesi de yasaklanınca ya da hakkı tavsiye etmek fikri yerine “her koyun kendi bacağından asılır” fikri yerleşince durum daha da vahim bir hâl almıştır.

Durum böyleyken Müslümanlara düşen ise hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan daima hakkı tavsiye etmek, Allah’ın (svt) hükümlerini yok sayan kapitalizm yerine Alemlerin Rabbinin razı olduğu İslam nizamını tatbik edecek, bu kötü gidişata son verecek, Allah’ın (svt) helal saydıklarını helal, haram saydıklarını haram sayacak, şer’i hükümleri tatbik edecek, tebasına ve tüm dünyaya hakkı tavsiye edecek Raşidi Hilafet’in kurulması için çalışmaktır.

Unutmayalım ki Rabbimizin de Asr suresinde buyurduğu gibi yalnızca iman edip salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hüsranda olmayacaktır. İnsanlara iyiliği emredip kötülükten nehyederek Allah’ın (svt) emirlerini açıklamak, hakkı söylemek, İslâm’a davet etmek suç değil aksine şer'i sorumluluğumuzdur.

“مَنْ سَنَّ فِى الْإِسْلاَمِ سُنَّةً حَسَنَةً فَلَهُ أَجْرُهَا وَأَجْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا بَعْدَهُ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْءٌ وَمَنْ سَنَّ فِى الْإِسْلاَمِ سُنَّةً سَيِّئَةً كَانَ عَلَيْهِ وِزْرُهَا وَوِزْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ بَعْدِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أَوْزَارِهِمْ شَيْءٌ.

“Kim bir hidayete davette bulunursa buna uyanların sevaplarının bir misli ona gelir ve bu vaziyet onların ücretlerinden hiçbir şeyi eksiltmez.” [Müslim, Zekât, 69]

Gamze DENİZ