فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse şüphesiz cehennem onun varacağı yerdir.” [Naziât 37,38,39]
Dünya hayatını tercih etmek; ahireti unutarak büyük bir hırsla dünyaya sarılmak ve dünyadaki nimetlere fazlaca düşkün olmaktır. Bu özellikler bir Müminde olmaması gereken özelliklerdir. Günümüzde görüyoruz ki mülk edinmek ve yaşamı sürdürebilmek için haram olanı seçip haramlara bulaşmaktan çekinmeyen bir hal içerisindeyiz. Bu sistemde maalesef haram olan şeyler meşru gösterilmektedir ve birçok haram azgınlık boyutunda işlenmektedir.
Allah’tan (svt) gerektiği gibi sakınmak, kurtuluş için mücadele etmek, ebedi hayatı dünyaya tercih etmek belki diken dolu arazide yürümek gibi zor gözükebilir fakat imkânsız değildir. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجاًۙ “Her kim Allah’tan korkarsa ona bir çıkış yolu ihsan eder ve hiç ummadığı yerden onu rızıklandırır.” [Talak 2]
Allah’tan (svt) gereği gibi korkmalı, attığımız her adımda Rabbimiz ne der diyerek amel işlemeliyiz. Yaptığımız amellerin neticesi ne olursa olsun aleyhimize gözüken bir durum dahi olsa olasılıklar üzerinden bir seçim yapmamalıyız. Ölçülerimizi, duruşumuzu, İslami kimliğimizi İslam’a ve onun emir ve yasaklarına göre şekillendirmeliyiz. Yoksa bizlere Rabbimizden başka kim bir çıkış yolu gösterebilir ki!
Dünyayı ne kadar büyütür ve dünya için ne kadar üzülürsek ahiret sevgisi kalbimizden çıkar gider, ahiret için ne kadar üzülür ve çaba sarf edersek dünyadaki sıkıntılarımızda kalbimizden çıkar gider.
Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: الدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَجَنَّةُ الْكَافِرِ “Dünya müminin zindanı kâfirin cennetidir.” [Müslim, Zühd, 1]
Bir Mümin dünyada karşısına çıkan imtihanların ecrini ahirette alacığını bilerek sabırla karşılamaya çalışırsa zindanlar gülistan bir hale dönüşebilir. Dünya mutlak manada kötü bir yer değildir elbette aksine ahiret azığını hazırlayanlar için büyük bir servet değerindedir. Bu bağlamda Hz. Ali’nin (ra) dediği gibi “Dünya ahiretin tarlasıdır.” Bu hayatta ektiklerimizi ebedi yurdumuzda biçeceğiz ve ektiğimiz her tohum ahirette yeşermiş sayısız nimetler olarak karşımıza çıkacak. Allah Subhanehu ve Teâlâ cennet ehline hitaben şöyle buyurmaktadır : وْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ “O gün mümin erkeklerin ve mümin kadınların ışıklarını önlerini ve çevrelerini aydınlattığını görürsün. Bugün size müjde var, altından ırmaklar akan cennetlerde ebedi kalacaksınız denir. İşte en büyük murada ermek budur.” (Hadid 12)
Böylesine bir müjdeye muhatap olmak istemez miyiz? Dünya da kaç yıl yaşarsak yaşayalım ebedi sonsuz bir âleme gideceğimizi bilmek bizlerin amellerinin ölçüsünü belirleyen yegâne düşünce olmalıdır. İşte o zaman muttakice bir yaşam, takva üzere bir yol belirleyebilir ve dünya süslerinin bizi içerisine çekmesine izin vermeden ebedi yurdumuz için çalışırız.
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً “Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.” [İnsan 27]
Emel CARDA