Amerika’nın Gazze Savaşında Stratejik ve Siyasi Çelişkisi*
06 Haziran 2024

Amerika’nın Gazze Savaşında Stratejik ve Siyasi Çelişkisi*

Üstad Attiye el-Cabran – Filistin

Hiç şüphe yok ki Amerika, ikinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden günümüze kadar diğer devletlere üstünlük sağlayan birinci devlet konumundadır. Bu nedenle de tüm devletlerarası konularda kendi vizyonuna ve müdahalelerine sahiptir. Kuşkusuz ki Amerika’nın gözettiği menfaatler diğer devletlerinkinden başkadır. ABD’nin hayata geçirdiği politikaları ve planları, başkalarının çıkarlarını veya başkalarının kâr ve zarar dengesini dikkate almaksızın, yalnızca kendi çıkarları baz alınarak yapılmaktadır.

Dünyanın birinci devleti konumunda olan Amerika’nın politikasına ilişkin bu basit bakış açısı, özellikle İslâm ülkelerimizde birçok insanın zihninde yer etmiş olan, “Amerika ve Yahudi varlığının çıkarlarının bir ve aynı olduğu” ve “Yahudilerin ve (sözde) devletlerinin Amerikan politikasını kontrol ettiği” fikriyle çelişmektedir. Bu görüş ve fikir, konuşma ve kanaatte bir yanılsamadır ve siyaseti ve devletlerin çıkarlarını anlamada bir hatanın var olduğu anlamına gelmektedir.

İşgalci Yahudi varlığının -bazı dikkate alınması gereken hususlar nedeniyle- Amerika tarafından diğerlerine nazaran daha fazla “şımartıldığı” doğrudur ancak bu, iki tarafın çıkarlarının aynı olduğu anlamına gelmediği gibi Yahudilerin Amerika’nın politikasını kontrol ettiği ve yönlendirdiği anlamına da gelmez.

Yahudi varlığının Gazze Şeridi’nde yürüttüğü, vahşet ve barbarlığın en açık haliyle sergilendiği savaş, Amerika ve siyasetçileri için siyasi vizyon ve planlar ile Amerika’nın stratejik hedef ve vizyonları arasında bir çelişki meydana getirmiştir.

Bu savaş, Amerika’nın Filistin için benimsediği “iki devletli çözüm”ün tabutuna çakılan son çividir. Doğal olarak sorulması gereken soru şudur: Bu savaş ve Yahudi varlığının hedefleri, Amerika’nın iki devletli çözümünü baltaladığına göre, Amerika neden Yahudi varlığını savaşı durdurmaya ve iki devletli çözümü başarısızlığa uğratacak Gazze ve halkına yönelik planlarından vazgeçmeye zorlamak için (elinde çok sayıda baskı kartı olmasına rağmen) müdahale etmiyor?

Amerika’nın Filistin meselesiyle ilgili siyasi vizyonunun bu olduğu doğrudur, ki o; iki halk için iki devlet var etmektir. ABD, bu vizyonu sahada pratik olarak gerçekleştirmek için çalışmaktadır. Buna mukabil Yahudiler de her daim bu vizyonu engellemek için çaba sarf etmektedirler. Ancak diğer yandan Amerika’nın bölgede (daha önemli, büyük) stratejik hedefleri ve vizyonları olduğunu unutmamalıyız. Bunlardan en önemlisi; kısmi ve basit olsa bile herhangi bir İslami eğilimin herhangi bir zafer veya ilerleme elde etmesini engellemektir. Kısmi ve basit de olsa herhangi bir zafer ya da ilerleme elde eden İslami motifler taşıyan herhangi bir akım, grup; ümmetin moralini, atmosferini yükseltecek ve ümmetin tamamının arasında kâfirlere karşı meydan okuma ruhunu yayacaktır. Böylesi bir atmosferin ardından ise tüm Müslüman ülkeler düzeyinde yöneticilerden kurtulmak için harekete geçecek, bu da ümmetin kurtuluşuna ve bağımsızlığına, ardından tüm bölgenin Batı’ya bağımlılıktan kurtulmasına yol açacaktır.

Bu Amerika için ölüm-kalım meselesidir, ki Amerika, Yahudi varlığıyla kısmi bir denge bile sağlayabilen ümmette ortaya çıkan her türlü ateşi söndürmek istemektedir. Dolayısıyla; Amerika, Yahudi varlığına, Gazze’deki savaşını ve suç planını hedeflerine ulaşmadan önce durdurması için baskı yapmıyor. Çünkü Yahudi varlığı için yenilgi; ümmet için zafer ve kararlılık göstergesi demektir.

Nihayetinde Amerika, iki devletli çözüme yönelik siyasi vizyonunu akamete uğratsa da bu savaşın devam etmesini kabul etmektedir, etmesine göz yummaktadır. Basit bir dille ifade etmek gerekirse, olayların ve meselelerin farkında olan bağımsız ülkeler, stratejik bir hedefin sürdürülmesi karşılığında siyasi meseleleri feda ederler. Çünkü kapitalist ülkelerin politikasında kâr-zarar dengesi, belirleyici unsurdur, kriterdir.

Herkesçe bilinmelidir ki; ümmet kendi başına karar verme iradesinden mahrum kaldığı sürece ülkelerimiz, diğer tüm devletler için bir tiyatro ve oyun alanı olmaya devam edecektir.

Bu nedenle, kanımızı, onurumuzu muhafaza eden, servetimizi ve toprağımızı koruyan ve topraklarımıza yönelik saldırıları engelleyecek gerçek kurtuluşumuz; ümmeti her tehlikeden koruyacak bir kale olan Hilâfet’i kurmak için çok çalışmaktır.

Bu nedenle, insanlığın sömürgeci kapitalist devletlerin adaletsizliğinden, karanlığından ve vahşetinden kurtulabilmesi ve adaletsizlik, haksızlık ve yolsuzlukla dolmuş olan yeryüzünü İslam’ın nuru ve adaletle aydınlatabilmesi için çalışanlarla birlikte çalışmak herkesin görevidir.

___

* Raye Gazetesi 05.06.2024